Şehir Araştırmaları Merkezi konusunda yeterince makale yazdığımızı, bu makaleleri takip eden okurların bize dönüşünden anlamaktayız. Kimi okurların bizim sitemkâr ifadelere sahip olduğumuzu ifade etmelerine de şahid olduk.Geçen gün bir mecliste, ziyaretçisi olduğumuz bir dostumuzun ifadesi karşısında bu merkezin neden gerekli olduğunu belirttik....Hak veren dostumuz, yaptıkları çalışmalardan bahsetti. Elbette bu şehir için çalışılmalı ve çalışmalar, ileriye dönük biçimde ele alınmalı. Amacımız, bu merkezin kurulmasıyla birlikte yapılacak çalışmalar için bir şehir hafızası merkezi oluşturmak. Bu merkezde bir araya getirilen kaynaklardan yola çıkarak, şehrin tüm özelliklerini içine alan ve günümüze kadar yapılmamış bir hizmeti gerçekleştirmek. Bu yolla geçmişten bugüne gelen çalışmalarla şehrin tarihine, tarihî değerlerine, mimarîsine, musıkîsine, folkloruna, sosyolojisine ve inanç yapısına ait objektif sonuçlara varmak, kültürel etkinliklerle şehrin artık olmazsa olmazı olan turizm cephesine dikkat çekmek ve belirttiklerimizin tümü çerçevesinde şehrin değerlerini bir araya getirmek, kitaplarla, gazetelerle, dergilerle,fotoğraflarla diğer malzemelerle şehrin monografisini ortaya çıkarmak, iktisadî-coğrafî yönlerini ele almak, "ancak Şehir Araştırmaları Merkezi ile olabilir." kanaatini, toplumun her alanına kabul ettirmek amacındayız.Yaptığımız çalışmaların seyri, bizim bu merkez düşüncesinde ısrarlı olmamızı gereklilik haline getirirken, dostlarımızın incinmesi, kırılması söz konusu olmamalıdır. Nihayetinde yazmamızın amacı, bu şehre bugüne kadar düşünülmeyen böyle bir merkezi hizmete sunarak, ihtiyaç duyulan her alanda bilginin hazır olduğu bir banka konumuna gelerek, istenildiği zaman bilgiye ulaşımı kolay hale getirmektir.Ticarî bir kaygıyı ön plâna almama durumumuz, sadece şehre hizmet etme düşüncemiz, maddî beklentimizin bulunmayışı göz önünde bulundurulduğunda, çoğu kimsenin bu tarz çalışmalar karşısında şaşkınlığa düşmesine yol açmıyor değil. Sadece Diyarbakır'ı değil, seksen ili de bu kapsamda düşünmemiz, yüz dünya ülkesini bu çerçevede düşünmemiz, muhatabımız olanları daha bir şaşırmakta ve olmaz denilecek derecede kimilerini merak içinde bırakmaktadır.Bizim tavrımız-halimiz, günümüze kadar yapılmamış bir çalışmanın içine girerek, Diyarbakır'da uygulama alanına bırakmak istediğimiz bu projenin, seksen ilimizde de emsal alınarak hayata geçirilmesidir. Kültür ve Turizm Bakanlığı'na yönelik çağrımıza gerek yazdığımız gazetede gerekse seçkin bir site olan Türkiye Yazarlar Birliği Resmî Sitesi www.tyb.org.tr 'deki köşemizde ısrarla sürdürdüğümüz çalışmalarımıza bir cevap alamadık. Ya okunmadık ya belirttiklerimiz kayda değer olmaktan uzak düşüncelerdir. Yine de şehrimiz için bu bakanlığı ilgilendiren dört-beş konuda yazdığımız makalelerin etkiye sahip olduğunu ve belirttiklerimiz sonrasında alınan kararların değişime ve bazen tümüyle iptaline kadar gittiğini söyleyelim. Bakanlığın Diyabakır Sitesi'nde yer alan kimi ifadelerin hakikate mugayyir olduğunu belirtmemiz üzerine değiştiğini söyleyelim. Bakanlığın ilimizdeki Müdürlüğü'nün şehri ele alan Kültür Kılavuzu'ndaki yanlışlıkları yazıya döktüğümüzü söyleyelim. bu kılavuzun sonradan basımının yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz. Fakat, kılavuzda absürd kimi ifadelerin tarihî bilgi yanlışlıklarının bulunduğunu müşahade ettik. Büyükşehir Belediyesi Yayınları'nda da görülen ortak yanlışlıklar düzeltildi mi, düzeltilmedi mi bilmiyorum. Valilik yayınları arasında da benzer durumlar yok değildi, daha önce.Melik Şâh'ınCamiî Kebir'i inşâ etmesi 1090-1091 senesine rastlar. Vefatı-öldürülmesi de 1091... Bu üç kurumun kaynaklarında Melik Şâh'ın 1286'da Selçuklu-Nur Burcu'nu inşâ ettiği yazılıydı. 37-38 yaşına kadar yaşayan Melik Şâh, 1286'da bu burçları yaptırmış ise tarihte Selçukluların silinmemesi gerekirdi... Bu tarz kronolojik hataların yer aldığı bir çok makale ve kitap bilmemize rağmen, ancak özel sohbetlerde bu gibi konulara değinilebilir. Çünkü günümüzde kişi için bilgi değil, kitaplardaki fotoğraf kareleri önemlidir. Hatta bir kuruluşun şehrimizi tanıtam fotoğraf ağırlıklı kitabında Adıyaman'da bulunan Cendere Köprüsü, Diyarbakır'da gösterilmişti. İki taş sutun başına oturtulan kartalları Diyarbakır'da araya araya halsiz düşen dostumuza Adıyaman'ı işaret edince, bu yanlışlığın affedilemez olduğunu vurgulamıştı.Diyarbakır ile sınırlı olmayan Şehir Araştırmaları Merkezimizin ne denli geniş bir perspektife- geleceğe dair bakışları-plânları ve projeleri olduğunu, ancak yetkililere, bu merkeze destek çıkacak hemşehrilerimize vereceğimiz bir brifingle mümkündür.Bu merkezin durumu, sadece Diyarbakır'daki yetkililerle, şehri sevenlerle sınırlı değildir. Amacımız seksen bir ilde benzer vasıfta Şehir Araştırmaları Merkezi'nin kuruluşuna ön ayak olmaktır. Diyarbakır'daki merkezin açılması ile birlikte, diğer illerde de bu çalışmaların başlatılması isteniyorsa, elbette biz, her ilde o ilin özelliklerini göz önünde bulundurarak, görevli kişilere merkezin oluşumunda dikkat edilecek hususları belirtir, merkezin kendi içinde ayrılacağı bölümler hakkında bilgi verir, kaynakların nasıl bir yol izlenerek tasnif edileceğini belirtir ve diğer ayrıntıları ifade ederiz.Kişi, evladı gibi gördüğü, üzerine titrediği, ömrünü adadığı idealini gerçekleştirmek ister. Şehri Araştırmaları Merkezi, bizim için böylesine bir öneme sahip. Aynı kulvardaolmasak bile arada bir yolumuzun kesiştiği bazıları yayınladıkları kitaplarla övünür, durur. Bize şanla şöhret hiçbir zaman lazım olmadı. İsteseydik, yaşadığımız şehre dair onlarca kitabımızı neşreder, yayınlardık. Biz, senelerimizi daha hayırlı olan bu işe adadık. Kitaplar mı? Merkez kurulup, işlemeye başladığında peyder pey hazır olan kitaplarımızı yayınlayacak, gecikmiş bulunsak da elli adede varacak kadar olan kitapları tamamlayacağız, ömrümüz vefa ederse... Belki bu yolla rahmetle anılmak, payımıza düşer. Bu bile bize mükafaat olarak yeter de artar.