?>

SAYIN “ALİ İHSAN SU” HOŞ GELDİNİZ!.. - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

Mevlüt MERGEN

3 yıl önce

Yerel gazetelerde “günlük” olarak yazmaya başladığım 2005’ten bu yana geçen 17 yıl içinde köşemizde Diyarbekir’e hizmet için gelen Valilerin hemen hepsi için kullandık “hoş geldiniz” nezaket görevimizi, haliyle siz de Diyarbekir’imize “hizmet” etmek üzere geldiniz ve size de bütün içtenliğimizle“hoş geldiniz” diyoruz.Son iki yıl içinde sağlığımızın el vermeyişi sebebiyle gerek valilerimizi, gerekse diğer yerel yöneticilerimizi “makamlarında” ziyaret edemiyor, gazetedeki köşemizden gönderiyoruz içinde başarı temennimiz ve hayırlı olsun dileğimizin yüklü olduğu “hoş geldiniz” sözlerimizi böylece sesimizi duyurmaya çalışıyoruz.Sözün başında şunu belirtmek isteriz, makamlarında ziyaret ettiğimiz, ya da gazetedeki köşemizde dile getirdiğimiz “ziyaretlerimizde” şahsi isteklerimizi değil, eğer bu şehre hizmet adına bir dileğimiz varsa onu belirtmeyi amaçladık, bu amacımız hala devam etmektedir..Biliriz ki Valilik makamı “şahsi “istekte” bulunanların kapısını aşındırdığı bir makamdır, geçmişteki yazılarımıza bakılırsa görülür ki biz “bir Diyarbekir sevdalısı olarak” bu şehir için bazı zamanlarda isteklerde bulunmuşuzdur, hatta şunu da söylemişizdir “şahsi isteklerimiz olursa lütfen kaale almayınız” bizim bu özelliğimizi bilen bazı valilerimiz  “cep” telefonlarından kendilerini arayabileceğimizi söylemişlerdir.Nitekim, henüz Diyarbekir’den ayrılmış olan sayın “Münir Karaloğlu” bizimle hem tanışmak, hem de “geçmiş olsun” dileğinde bulunmak için “hanemize” teşrif etmişlerdir, sözün burasında sayın Karaloğlu’na yeni görevinde başarı dileklerimizi de iletmek isteriz.Makamınıza kadar gelmiş olabilse idik kendimizi tanıtmak adına şunları söylerdik, seksen yılı aşan ömür sürecimiz içinde hep “Diyarbekir’de yaşadım, böylece Diyarbekir’i de yaşamış oldum ki şu sözümü her zaman dile getiririm: “Diyarbekir’de yaşamak başkadır, Diyarbekir’i yaşamak başkadır”Böyle olduğu içindir ki şiirlerimde, köşe yazılarımda, anılarımın ağırlıklı olduğu kitaplarımda hep “Diyarbekir’i terennüm ettim, bir kitabıma da Peygamberler ve Sahabeler şehri sevdam Diyarbekir” diyerek bu şehre olan sevdamı ilan ettim.Diyarbekir’i candan sevmiş, benimsemiş olmanın inancı içinde bu kadim şehre kendi penceremizden baktık, siyasetten ve siyasi ideolojiden ırak durarak görüşlerimizi daha ziyade bu şehrin “beşinci harem” olma vasfını oluşturan değerleri bilgimizin yeterince ve dilimizin döndüğünce anlatmaya çalıştık.Gördük ki bazıları “kulaktan duyma” bilgilere iltifat etmekte, böylece “bilgi kirliliğine” sebep olunmaktadır, misal verecek olursak, henüz kutlanmış olan Diyarbekir’in fethi hakkındaki bilgilerin hangisi yanlış hangisi doğru tarihi kaynaklara dayandırılmamış olmaları sebebiyle sözünü ettiğimiz bilgi kirliliği oluşmaktadır.Bu konuda ayrı bir misal verecek olursak bazıları bu şehirde 540 civarında sahabenin bulunduğunu söylerken bir Diyarbekir’li olan  “Ali Emiri Efendi” fetih için gelen ordunun sekiz bin kişi olduğunu, bunlardan ancak bin tanesinin sahabeden oluştuğunu, fetihten sonra sekiz bin kişilik ordunun sadece beş yüzünün bu şehirde kaldığını söyler.Ancak geride kalan beş yüz “İslam askeri” içinde kaç tane sahabe vardır bilinmediği halde sözünü ettiğimiz bazıları bunların tamamını sahabedenmiş gibi gösterir, yine bazıları fetih için gelen “İslam” askerlerini “arabın askerleri” diyerek  “vahim” bir yanlışı dile getirir.“Mazeretimiz” sebebiyle geç kalmış gibi göründüğümüzü kabul ile size tekrar “hoş geldiniz” derken kendimizi ifade etmeye gerek duyduğumuzu belirtmek isteriz, isteriz ki bundan böyle bizim bu şehrin kültürel zenginliğine katkı vermek için kaleme alacağımız isteklerimiz nezdinizde “hüsn-ü kabul” görsün.Hem sonra Diyarbekir sadece surlarıyla, karpuzuyla, ciğer kebabıyla anılmasın, özellikli beşinci harem olma özelliğini taşıyan değerleri tanıtılsın ve Diyarbekir gerek inanç turizmi ve gerekse diğer turizm varlıklarıyla birlikte anılsın.Allah nasip ederse bir sonraki söyleşimize: “bir konu, sayın valimizden bir istek” diyerek devam edeceğiz.Berhudar olasınız ömrünüze bereket sevgili okurlarım.ŞİİRBIRAKMAM SENİHele biraz eğlen ey yolcu kardaş,Beni dinlemeden bırakmam seni.Nedir bu acelen, nedir bu telaş?Amid’i görmeden bırakmam seni. Gezdireyim seni sur’un içinde,Emsali olmayan Çin’de maçin’de,Nicedir diyarım kültür göçünde,Esfel’e inmeden bırakmam seni. Hatun kastalı’nın suyun içmeli,On gözlü köprüden bir kez geçmeli,Kalesi içinde burçlar seçmeli,“Benu- sen” demeden bırakmam seni. Kendi öz yemeğim, “meftune”sinden,Menkıbe, hikaye, efsanesinden,Bülbülü susturan Celal sesinden,Hoyrat dinlemeden bırakmam seni. İzleri  Asur’un ve Artuklu’nun,İlk İslam şehridir Anadolu’nun,Basra’dan Bağdad’a ipek yolunun,Dicle’de çimmeden bırakmam seni, Sultanlar otağı Karacadağ’ı,Meyanı, kengeri, üzümü bağı,Türkülerde kalan şu “kırklar dağı”,Suzan”ı sormadan bırakmam seni. Dört kapı içinde “Harput” kapısı,Bazalt taşındandır bütün yapısı,Camiler mabetler şehrin tapusu,Burçlara çıkmadan bırakmam seni. Dört ayak üstünde duran minare,Görenler hayrandır eşsiz mimare,Korkaram yıkıla göz göre göre,Köşkleri gezmeden bırakmam seni. “Hamidiye” denen sultan çeşmesi,Reva mı yerinde yeller esmesi,Hatun kastalının bize küsmesi,Hamravat içmeden bırakmam seni. Enbiya, evliya cümlesinden var,Sahabe eliyle İslam bu diyar,Türbelerde yatar gerçek sultanlar,Eğil’e varmadan bırakmam seni. Burma kadayıfı ekşi dolması,Dört mevsim her renkte gülün açması,Ün’lüydü, ipeği, puşu, yazması,Çıkrık döndürmeden bırakmam seni. Nazif, Cahit, Arif, şehr-i arifan,Gönülden kaleme dökülen irfan,“Şevket Beysanoğlu” tarihin yazan,Eserin bilmeden bırakmam seni. Ne denli anlatsam, sözüm hiç bitmez,Bu şehri sevenler terk edip gitmez,Bülbül diyarında kargalar ötmez,Mayıs’ı görmeden bırakmam seni. Kara höbür bahar, karpuzu yaz’dır,Ne kadar översem yine de azdır,Mergen’in şiiri gönülde sazdır,Teline vurmadan bırakmam seni!..MEVLÜT MERGEN AMİDİDiyarbekir, 25.02.2012Not: bu şiir türkü formatında okurlarımdan biri tarafından bestelenmiştir.
YAZARIN DİĞER YAZILARI