Bu yaz aşırı sıcaklardan bunalttık, hepimiz. Serin havaların özlemiyle iyice yandık bu yaz…

Neyse ki yaz bitti!

Havalar, iyice soğumaya başladı. İlk sonbahar yağmuru da topraklarımızı ıslatarak, mis gibi toprak kokusuyla, sararan ve birbiri ardına dökülen yapraklarıyla, göç etmeye başlayan kuşlarıyla bize sonbaharın geldiğini gösteriyor.

Sonbahar demek bol yağmur demek. Gerçi küresel ısınmanın etkisiyle yağışlar azalsa da tabiat, bir şekilde direniyor. Yağışların bol olduğu ve şemsiyelerle dışarı çıktığımız bu günlerde, sağlımıza da çok dikkat etmemiz gereken bir dönemdeyiz. Mevsim geçişlerinde grip, nezle gibi hastalıklar artış gösterir. Bağışıklığımızı güçlü tutup, kışa girmeden son hazırlıklarımızı tamamlamak için son demler.

Mis gibi sıcak çorbaların, kuru fasulyenin sofralara gelişinin de habercisi bu havalar.

Pencereler, kapılar kapanıp, tertemiz, serin, mis gibi havalara girmiş olmaya hem seviniyor hem de kapıda olan kışın, yani ısınma derdini düşünüp geriliyoruz.

Bu yaz, pazardan, marketten tutun da barınma ve giyim gibi temel ihtiyaçlarımızdaki, artan ve artmaya da tüm hızıyla devam eden bir pahalılık söz konusuydu. Bu aşırı pahalılığa bir de ısınma maliyeti de eklenince, baya zorlanacağımız bir kış bizi bekliyor.

İşte bu tatlı, serin havalar bile bizleri sevindirmiyor, tedirgin ediyor. Sıcaklar bitti ama pahalılığın, vermiş olduğu hararet gitgide artarak, üşüyen elimizi ve cebimizi yakacağa benziyor