Bir zamanlar huzurlu, mutlu kuruşlu günlerimiz vardı. Şimdi hayallerde kaldı o kuruşlu günler, Paranın az, bereketin bol olduğu o kuruşlu yıllar, Bayramlarda Çocuklar bir hafta kala bayram özlemini çekiyorlardı. Evlerde başlayan Bayram hazırlığı arasında çocuklara özel giyişiler alınırdı. Çocuklar ancak Bayramlarda özel giyişiler görebilirdi. Bayram sabahı erken saatlerde kalkar geceden yataklarının baş ucunda sakladığı yeni giysileri giyerlerdi, sokağa çıkar gelen giden, camiden bayram namazından çıkmış mahalle büyüklerinin ellerini öperlerdi. Onlarda bazen şeker, bazen para verirlerdi. Sonra akrabaların evine koşar, oradaki büyüklerin elleri öpülürdü.Bayramlık olarak toplanan paralarla en çok leblebi şekeri, çıt-çıt şekeri, Elmalı şeker ve Şam şekeri alırlardı.Kırk paralık (Bir kuruş) leblebi ile cepleri dolardı çocukların, On paraya çekirdek, yirmi paraya Şam şekeri alınırdı, Dönme dolap salıncaklara binen çocuklar Kırk Paraya bu salıncaklara binerdi.O günlerde bereket vardı.Sıkıntılı bir dönem olmasına karşın para değerliydi. Ekmeğin kilosu 5 kuruş, etin kilosu 1 liraydı. Yüz para ile bir öğün yemek yenirdi. Çeyrek ekmek bir insanı doyuracak kadar büyüktü.Bunları şimdiki kuşağın çoğu bilmiyor maalesef.Bilmemek kabahat değil elbette. Bizler anlatmazsak, masum gencimiz nereden bilecek bunları?Bunları anlatmak bir görev olmalı bence.O günlerin darlığını da bereketini de bilmeliler.Şimdilerde para çok, Bereket yok, Huzur yok, Lüks arabalar, lüks konaklar, lüks daireler, çok, ne yazık ki dostluk yok, akrabalık yok, onun var benim yok sevdasından vaz geçmedikçe, elinizdekine şükür etmedikçe, başkalarının malının kıskandıkça hiçbir zaman bir yere gelemezsiniz.