Küçük bir kayıkla deniz seyahatine çıkmış bir profesör, kayıkçıya sorar; Senin tarih bilgin varmıdır der, kayıkçı hayır efendim der. Ya coğrafya bilgin, yoktur efendim der.Profesör, sanırım senin matematik, fizik, kimya gibi fen bilgilerinde yoktur. Kayıkçı doğrudur efendim yoktur, hiç okuyacak imkânımolmadı.Prof, kayıkçıya desene sen bu güne kadar boşuna yaşamışsın.Kayıkçı mahcup bir tavır takınarak eziklik hırsıyla var gücüyle küreklere sarılır…Epeyce denize açılmışlardır.Profesör gurur, kayıkçı mağdurluk zirvesini yaşıyor.Kayıkçının çektiği kürekler, her suya çaldığında tokat seslerini andıran sesler kulakları çınlatıyor.Dalgalar gittikçe şiddetlenerek, kayığı çocuk beşiği gibi sularda sallıyordu, Esen tatlı rüzgârlar, yerini kıyamet koparıcı fırtınalara bırakarak çoktan geri çekilmişti.Kayıkçı, başını kaldırıp Profesöre bakarak sorar, efendim siz yüzme biliyor musunuz? Profesör hayır der. Kayıkçı, Bunca mektep hayatınızın yanında, keşke biraz da hayat mektebi okusaydınız?Ben sadece hayat mektebi okuyabilirim, bu yüzden denizin ve fırtınanın dilini çok iyi anlaya bilirim ve de hayata tozpembe bakmaya çalışan sıradan bir kayıkçıyım diyerek vedalaşırcasına oradan uzaklaşır…Kıssadan hisse alan,Selametle yol alır.