?>

KADRİ GÖRAL VE DİYARBEKİR’Lİ TARİFNAMESİ!..

Mevlüt MERGEN

4 yıl önce

İLK SÖZMEZİYETİnsanı üstün kılan, meziyet cevheridir,Meziyeti olmayan insanlıktan beridir!..MMGÖZLÜYORUMKADRİ GÖRAL VE DİYARBEKİR’Lİ TARİFNAMESİ!..MEVLÜT MERGEN AMİDİKadri Göral’la en son İzmir’de iken telefonla görüştüm, görüşmeden önce beni ziyarete gelen “torun” Celal Güzelses’e: “Kadri Göral’ın ne zaman peygamberimizi anacak olsa: “Efendimiz” demesini çok seviyorum, çünkü o şanı yüce peygamberin adı her yerde dillendirilemiyor, “efendimiz” denildiğinde onun adının “saygı” ile anılması gerekiyor, Celal Güzelses bu sözlerimi henüz bitirmiştim ki telefonunu bana verdi ve: “al Kadri Göral’la konuş” dedi.Şunu söyleyebilirim ki, Kadri Göral bizi unutmayanlardan biridir, tıpkı bizim de onu ve bütün Diyarbekir’lileri unutmadığımız gibi, o gün Göral’a: “Senin Diyarbekir’lileri anlatan çok güzel sözlerini “internette” okudum, lakin “çıktı” almayı beceremedim, telefonuma gönderirsen çok sevinirim” dedim ve iki dakika sonra telefonuma gelen mesajın içindeydi o güzel “Diyarbekir’li “tarifnamesi”, aynen aktarıyorum:“DİYARBAKIRLININ ASALETİ“İnsanlar giyimlerine göre karşılanır, yaptıkları işe göre alkışlanırlar.”Yaptıkları her işe, söyledikleri her söze alkış tutulan Diyarbakır halkı, kalplere huzur veren, ruhlara gıda olan tek Tanrı inancını taşıyan dinlerin mensubuydular. İbadet tarzları (Allah’ı anma şekilleri) birbirinden farklı olsa bile ortak duygular ve ortak heyecanları taşıyan toplumun bireyleriydiler. Birisi camiye, diğeri kiliseye bir diğeri de havraya girinceye kadar hangisinin Müslüman, hangisinin Hıristiyan hangisinin de Musevi olduğunu ayırt edebilmek güçtü.Diyarbakırlıların ÖZLERİNDE ASALET, SÖZLERİNDE KERAMET VARDI.O’nlar, cemiyet adamıydılar. Asil ve kibar insanlardı, kendilerini toplumdan soyutlamamışlardı. Büyük olsun küçük olsun, zengin olsun fakir olsun herkese güzellikle, şefkat ve muhabbetle yaklaşırlardı.İnsanların yalnız iyiliğini isteyen, riya işlemeyen, bir an olsun kendi nefsine uymayan, hüküm verirken haktan yana olan fazilet sahibi insanlardı.Ünlü olmak için değil, Allah için çalışırlardı.Güler yüzleri ve tatlı dilleri ile çevrelerine huzur veren insanlardı.Memnuniyetlerini ve mutluluklarını kahkahalarla değil gülümsemeyle gösterirlerdi.Söz söylemeleri, söz açıklığı, sabır ve rıza göstermeleri kemale ermişti.Yalandan nefret ederler, “YALAN SÖYLEYEN, ALLAH’ IN DÜŞMANIDIR” derlerdi.Davetleri geri çevirmezler, davet eden kişinin zengin olsun fakir olsun davetine icabet ederlerdi.Bir meclise katıldıkları zaman önce selâm verirler sonra nereyi boş bulurlarsa oraya otururlardı. Yukarı başta oturmaları için kalkıp yerlerini kendilerine vermek isteyenlere kibarca teşekkür eder “Rahatsız olmayın, büyük nerede oturursa yukarı baş orasıdır” diyerek onları yerlerinden etmezlerdi.Yardımlarını büyük bir gizlilik içerisinde yaparlardı. Yardımda bulunan kişi yaptığı yardımın kime gittiğini, yardım alan da yardımın kimden geldiğini bilmezdi. Bundan amaç yardım yapan kişi yardımı alan kişiyle karşılaştığında yaptığı iyilikten dolayı gurura kapılmasın, yardım alan kişi de kendisine yapılan iyiliğin altında ezilmesin diyeydi.İnsanları zengin fakir diye ayırmadan ağırlarlar, “Tanrı misafiri” diye güler yüzle karşılarlar, tokalaşırken de onlardan evvel kendileri ellerini uzatırlardı.Adab-ı muaşeret kurallarına uymayarak hata yapan kişi “sade bir vatandaş” ise hatayı bilmeyerek ya da istemeyerek işlemiş ise gayet nazik bir şekilde uyarılır, yanlışları düzeltilir, işin doğrusu öğretilirdi. Hata yapan kişi “ileri gelenlerden biri” ise ve edebe aykırı davranışta bulunmuşsa onu dışlarlardı.Hasta olanların hallerini sorarlar. Herhangi bir hastayı ziyaret etseler şifa bulması için duada bulunurlar “İnşallah kurtulacaksın” diyerek ona umut verirlerdi.Camide namaz sonrası yapılan duanın sonuna doğru cemaatten biri “Muhterem cemaat! Bir hasta var hayırlı dualarınızı bekler” der, cemaatte “Allah hayırlı şifa versin” diye dua ederlerdi. Bazen de, doğumda güçlük çeken hamile kadınlar için müezzin minarede “Bir kadıncağız kurtulmak için dua bekler” diye sela verir, selayı işitenler de “Allah kurtarsın” diye dua ederlerdi.3 Haziran 2017, 15:29 ·Herkese Açık”Bu sözlere eklenecek sözümüz yok, teleonda kendisine: “Peygamberimizden söz ederken “efendimiz” diyorsun” deyince: “çünkü bizim aldığımız terbiye böyle söylettiriyor demişti, bizim her vesile ile söylediğimiz: “Diyarbekir’de yaşamak başkadır, Diyarbekir’i yaşamak başkadır” sözümüzün Kadri Göral en bariz kanıtıdır.Bu şehri “kılcal” damarlarına kadar yaşayan insanların anlatımıdır yukarıdaki sözler, bazı bilgiler “mekteple, medrese” ile öğrenilir ancak, insanlık meziyeti ancak Diyarbekir’de yaşanıldığında elde edilir.3 Haziran 2017’den bu yana üç yıl geçmiş, bu şu demektir biz geç kalmışız bunu okurlarımıza aktarmakta, eh “yaşlı” olmanın “yan” etkilerinden biridir “geç” intikal etmek, ama üç yıl değil üç asır geçse bile bu sözler hep “tedavülde” kalır, çünkü değerlidirler, tıpkı Diyarbekir’liler gibi..İzmir “büyük şehir” torun Celal Güzelses sağ olsun bizi unutmayanlardan ve sevenlerden, ziyaretimize gelenlerden,  sağlık durumum sebebiyle kendisine “iade-i ziyaret” yapamadım, dolayısıyla merhum “şark bülbülümüzün” değerli oğlu Erdem Güzelses’i de ziyaret edemedim, özür dileyerek üzüntülerimi dile getirmeliyim.UNUTMA. MASKE-SOSYAL MESAFE VE DUASelam ve dua ile
YAZARIN DİĞER YAZILARI