?>

İSTANBULDA KARACAAHMET, DİYARBEKİR MARDİN KAPI!.. - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

Mevlüt MERGEN

3 yıl önce

KÜÇE BAŞIBenzerlikleri kabristan olmak değil sadece bu iki kadim şehrin insanlarının vefatlarında gömülmeyi vasiyet ettikleri yer, çok daha başka benzerlikleri de vardır bu iki kabristanın, öncelikle her ikisinde de istiap kapasitesi dolmuştur, yine her ikisinde Allah dostları, tanınmış isimler ziyaret edilmektedir, insanlara bu her iki kabristanın cazip gelen tarafı bağırlarında medfun bulunan Allah dostlarının ruhaniyetidir.Bilmiyorum Karacaahmet kabristanının girişinde bulunan “idare” bölümündeki kayıt defterinde isimleri yazılı mıdır orda bulunan Allah dostlarının? Ancak İstanbul’da yaşayanlar böyle bir kayıt defteri olmasa da o kabristana orada yakınları olmasa da giderler ziyaretlerde bulunurlar.İstanbul Büyükşehir belediyesi bu gerçekten hareketle Karacaahmet mezarlığının eskisi kadar olmasa da ona yakın büyüklükte ve hemen bitişiğinde  bir  “ek mezarlık” oluşturmuş,  İstanbul’lularn bu mezarlığa olan isteklerini cevaplandırmıştır.Karacahmet’in hemen bitişiğindeki yeni mezarlık denebilir ki “tek tip” ve gayet temiz bir şekilde açılmış, belediye belli bir ücret karşılığı hizmet veriyor, hem de mezar taşını bile belediye kendisi yazdırmaktadır, sadece mezarın üstü sahibi tarafından çiçeklendirilmektedir.Mardin kapı mezarlığına gelince, çok eğil bir asır önce vefat etmiş birisi mezarından kalksa ve ona seni nereye gömdüler dense, şaşırıp kalacak ve bir türlü bulamayacaktır defnedildiği yeri, çünkü o yerde şimdi bir park vardır, tarihi fotoğraflara göz atılacak olursa görüllür ki Mardin kapının dışı iki yanlı olarak mezarlıktır.Sözü edilen park Cumhuriyetin kurulduğu günlerde belediye tarafından mevcut mezarlık yok edilerek oluşturulmuş ve adına da “Cumhuriyet parkı” denmiştir, şu andaki mezarlık ise “Şeyh Muhammet düzlüğüdür” burada sadece  Gülşeni şeyhinin türbesi, yağmur duasına çıkılacak bir “anıt” mescit vardı.O anıt mescit yıktırılmadan önce bayram sabahları bütün şehir halkı toplanır bayram namazını kılar, ayrıca ay ve güney tutulması halinde de burada toplanılır Allah dua edilidi.İstenirse, ki “istenirse oluyor” Mardin kapı mezarlığına girmeden sağ taraftaki park yerinde tıpkı Karacaahmet’teki gibi yeni bir mezarlık yeri açılabilir ve yine “tek tip” mezarlar oluşturulur, buna da bizim düşüncemize göre ihtiyaç vardır.Mardin kapısı ile mezarlık arasında oldukça geniş bir saha vardır, burada tıpkı “Karacaahmet’teki Şakirin camisi” gibi modern bir cami yapılabilir, olabildiğince geniş olan o saha yeniden kabristana çevrilebilir tabii istenirse…Açıldığından beri sanırım bir kere gitmişliğim var “Yeniköy” mezarlığına, görenlerin ifadesine göre bu mezarlık da dolmuş, Allah gecinden versin kimsenin ölmesini istemeyiz.Ancak ölüm hayatın inkarı mümkün olmayan en büyük gerçeklerinden biri, belki de birincisidir, nasıl ki giderek artan vasıtalar için oto parklar “ihtiyaç” olarak düşünülüyorsa, kabristanlarda aynen onun gibi ihtiyaçtır ve gereği yapılmalıdır.Şu anda bu şehrin beş tane belediyesi ve hepsinin de şehir planlayıcısı vardır, bizim ne onları, ne de belediyelerin başındakileri yönlendirme gibi bir düşüncemiz yoktur ve olamaz,Biz ancak gönlümüzden geçeni “istek” kabilinden dile getiririz,  isteğimiz yer tutarsa seviniriz, yer tutmazsa görevimizi yapmış olmanın huzurunu yükleriz kalbimize!..Bu yıl yine bayram sabahı Mardin kapıdaki Şeyh Muhammet düzlüğündeki kabristan,  hatırlayıp hatırlatalım istedik.Berhudar olasınız, ömrünüze bereket sevgili okurlarımŞİİRÖLÜMÜ GÖRÜYORUMFena yurdu dünyada,Ölümü görüyorum.Madde denen eşyada,Ölümü görüyorum. Saksıdaki çiçekte,Solmaz sanılan renkte,Alemdeki ahenkte,Ölümü görüyorum. Yeni doğmuş yavruda,Bülbülde ve kumruda,Ateş söndüren suda,Ölümü görüyorum. Bükülmeyen pazuda,Kağıttaki yazıda,Koyunda ve kuzuda,Ölümü görüyorum. Gökte uçan kuşlarda,Çıkılmaz yokuşlarda,Dağlarda ve taşlarda,Ölümü görüyorum. Nağme yüklü notada,Aşk  eriten potada,Şeş cihet, şeş kıtada,Ölümü görüyorum. Baharında kışında,Suların akışında,Ressamın nakışında,Ölümü görüyorum. Kınalanmış ellerde,Benim diyen dillerde,Sevmeyen gönüllerde,Ölümü görüyorum. Sararmış benizlerde,Akmayan denizlerde,Topraktaki izlerde,Ölümü görüyorum. Günah yüklü bedende,Yanlış yolda gidende,Maddeyi çok sevende,Ölümü görüyorum. Allah için sevmezde,Hatır gönül bilmezde,Asık yüzlü gülmezde,Ölümü görüyorum. Güneşin batışında,Nabızın atışında,Hastanın yatışında,Ölümü görüyorum. Alınan her nefeste,Arzuda ve heveste,Göklerden gelen seste,Ölümü görüyorum. Bükülmez bileklerde,Duada, dileklerde,İnançsız yüreklerde,Ölümü görüyorum. Hayatın her deminde,Katibin kaleminde,Mecnunun eleminde,Ölümü görüyorum. Namazsız gecelerde,Şiirsiz hecelerde,Zorlu bilmecelerde,Ölümü görüyorum. Karıncanın belinde,Arıların halinde,Fani dünya ilinde,Ölümü görüyorum. Dertli bülbül sesinde,Kanarya kafesinde,Hastanın ensesinde,Ölümü görüyorum. Masallarda, devlerde,Mezar misal evlerde,Yaşayan ölülerde,Ölümü görüyorum. Zaman atı koştukça,Sular böyle aktıkça,Ben aynaya baktıkça,Ölümü görüyorum. Yürüdüğüm sokakta,Caddelerde ve parkta,Gördüğüm her şafakta,Ölümü görüyorum. Feleğin fezasında,Dervişin asasında,Allah’tan gayrısında,Ölümü görüyorum.MEVLLÜT MERGENDiyarbekir, 31.01.1991
YAZARIN DİĞER YAZILARI