HZ Süleyman Diyarbakır Hikayesi (2)
Bildiğimiz bir husus 1930’ların başında Dağ Kapı’da, Valilik Mahallinde, Urfa Kapı’dabir çok mezarlığın ortadan kaldırıldığıdır. Bunun şahidi olanlar yanında elimizde mevcut fotoğraflar, birer belgedir. Fransız Arkeolog Prof. Dr. Albert LouısGabrıel, meşhur Şark Gezilerinde izlenimlerini ve tespitlerini sunduğu eserinde bu kabirlerin şehri kirlettiğini ifade etmiştir. Her ne kadar çevirisi Türjkçe’ye yapılan eserde bu yer almamış olsa bile, bir önceki kısmî tercümede bu açıklama açıkça yer alır. İsteyen bu eserin Fransızca aslına bakabilir. Bir yanda Diyarbekir Kalesi’ni kurtaran adam, şehrin kitabeli burçlarını, surlarını yıkımdan alıkoymuş, bir yanda İslâmların mezarlıklarının şehri kirlettiğini açıkça belirtir. Madem mevzuu kabir konusudur, belirtmekte fayda görüyoruz. Amacımız Şehir Araştırmaları Merkezi çerçevesindeyse bu hakikatı saklamanın, gizlemenin manası olamaz. Bilinmesi lazım ki kabirlerin bir kısmının yer altı şebekesinde kullanıldığı, çok sonraları ortaya çıkmıştır. Bu dönem de Belediye Başkanı Doktor Tayşi zamanına denk düşer. Bizim kaleme aldığımız kitaplarda Hazreti Süleyman Camii çevresinde yapılacak düzenlemeler öncesi yazdığımız makalelere bakılabilir, aslında konuya açıklık getirmek isteyenle için. Ne yazık ki okumuyoruz, okuduklarını iddia eden kimilerinin yaptığı açıklamalara itibar ediyor, kulaktan kulağa fısıltılara birçok eklemelerde bulunarak, Şehri efsanelerle örülmüş hale büründürüyoruz. Said Paşa’ya yabancı,Ali Emirî Efendi bilmez, Abdulgani Fahri’yi tanımamış kimseye şehre dair ne anlatabilirsiniz? Onların tilmizleri Abdussettar Hayati Avşar’ı dinlememiş, Selahattin Yazıcıoğlu ile muhabbet etmemiş, Adil Tekin’le Şevket Beysanoğlu’nu okumamış birine ne denilir? Biz, yaşımız itibariyle Hem Avşar’la Yazıcıoğlu’nu hem Tekin’le Beysanoğlu’nu gördük, kendilerinden feyz aldık. Bildiklerimizin çoğu da bu saygıdeğer insanların yanında bulunmuş olmamızdan dolayıdır. Belki kimi zevat, onca restorasyonu gerçekleştirirken, Meşhed’e birkaç pencere açılmasını gereksiz görür. Bu Tarihî Eserleri Koruma Yüksek Kurulu olmak üzere birçok kurumla kuruluşun onayından bahsedebilir. Söyleyeceğimizi daha önce Araştırma Kitaplarımızda belirtmiştik. Meraklısı bu makaleleri kitaplarımızdan okuyabilir. Makalelerimiz, gazete sohbetlerinden farklıdır, yalnız. Kaynaklara da ulaşabilirler, çoğunlukla. Peygamber Kabri ziyaret edilirken, SahabîKabri’nin ziyaretinin uygun düşmediğini belirtenler vardır, muhakkak!.. Eğil’e giderek Peygamber Kabri karşısında saygıda kusur etmeyen, SahabîKabri’nicamekanlı küçük pencerelerden görenler, O’nu gören gözlerin sahiplerine nasıl hürmet göstermez. Bilinmelidir ki Sultan Sa’sa’a’dan sonra gerçek kabri olan sahabîler, Meşhed’e gömülü olanlardır, belgeyle bilgiyle. Bu, ifademiz diğer şehirlerde mevcut olan Sahabîmekânları’nı, kabirlerini reddetme değildir, açıkçası. Yoksa yıllardır bu kabir ziyaretlerinin İslam’da olmadığını ifade edenler mi var? Bilmekteyiz ki kabir ziyareti, ölümü hatırlama için birebir kısa yoldur. Biz, Meşhed’in iç kısmına herkesin girmesini değil, sadece dıştan içi görülebilecek kadar aydınlatma pencerelerinin olmasını istemiştik, yıllar önce yazdıklarımızda. “ Bu istek, şimdiki tarihî yapının mimarî hususiyetine terstir, kabul edilemez. Tarihî yapının görünümüne zarar getirir.” Dense, bizim de söyleyeceğimiz ifade bununla sınırlı olur, edep çerçevesinde: -Hakkında Ayet u Hadis mi var, muhterem? Okumuş veya okumamış, ilme sahip olmuş ya da olmamış bunca ziyaretçinin geldiği bu mekân, O’nun yüzü-suyu hürmetinedir. Şehrin inanç turizmi mi dersin? Yıllarca yapacağın AR-GE çalışmalarınla şehre insan çekmene gerek yok. Tüm İslâm Coğrafyası’ndan yılda milyonlarca insanın geleceği mekân, burasıdır. Şayet yılda yüzbinler geliyorsa, bunu milyonlarca kişiyle hayal et. Yıllardır, konu hakkında toplantılar yapılır, açıklamalar üst üste verilir. Bizim amacımız öncelikle şehrin turizm alanında kalkınması değildir, belirtelim. Gecikmiş olan bu çalışma, erken vakitte yapılmalıdır. Oluşturulacak komisyon, kararını verirken SİT Alanı kalkanına sığınmamalıdır. Zamanında birçok tarihî alan başka amaçlarla kullanılırken ve işlevi değiştirilirken ne oldu? Mevlana Halidî Bağdadî, namaz kılmak için Meşhed Camii’ne girer ve çıkışı girişiyle bir olur. Kendisine neden namaz kılmadığı söylenince verilen cevabı oldukça manidardır. Bu denli kutsal görmemiz gereken bu yer dururken göklere sığdırılmayan Kırklar Dağı’nda yer alan bir tabeladaKırklar Dağı kutsal alan olarak gösteriliyor, burada içki içmenin yasak olduğu vurgulanıyor. Bu mezkûr yapının içinin fotoğraflanması dahi yasak mı? Fotoğraflansa ne olacaktır? Bu mekânın iç kısmına gidilecek yol olmadığını, içinin toprak ile doldurulduğunu, kişilerin içeri girmekten korktuğunu iddia eden varsa Peygamber naaşlarının kabirlerinden alındığını, Eğil’de bunun bilindiğini, bir başka Sahabî olan Sultan Sa’sa’a’nınnaaşının da yerinden edildiğini söylemedik mi, öncesinde? Şehrin tanınması ve tanıtılması için Meşhed ziyarete açılmalıdır. Bu aynı zamanda şehrin inancımızla ilgili kuvvetli bağlarının daha da muhkem hale gelmesini sağlayacaktır. Tersini iddia etmek, mevcut durumun sürmesinde ısrar edenlere sormak lazım: Eyüp Sultan Kabri, dışardan görülmüyor mu? Yerin altından çıkarılan kabir için yapılan külliye değil miydi? Bu Sahabe kimdi? Hz. Peygamberin Devesinin evinin önünde çöktüğü zattı. İstanbul Kuşatması’nda doksanını aşmış şekilde savaşa katılıp, dünya değiştirmişti. DiyarbekirKuşatması’na katılan ve üstelik şehit düşen bu 27 İsim için bir külliye yapılmıştı. Bu Meşhed, Eyüb Sultan’ın kabrinin bulunuşundan yüz seneler önceydi. Bu şehitler için yapılan Camii ve donanımı, Eyüb Sultan Külliyesi’nden çok öncedir. Eyüb Sultan’a gideniniz vardır, muhakkak. O çevre zamanla ilçe haline gelmiş, İstanbul’un en çok ziyaret edilen mekânlarından biridir. Sebebi, O’nu gören gözler içindir. Sahabe arasında ayrım olmaz, kuşkusuz. Onlar gökyüzünde yıldızlar misalidir, yeryüzünü aydınlatan. O’nun ifadesi budur, açıkçası. Bir sahabî bir şehirde bunca etki bırakıyorsa, yüzlerce sahabînin şehadete eriştiği beldede, beşinci Mukaddes Mabedin bulunduğu Diyarbekir’de masumane bu talebimiz, yerine getirilmelidir, açıkçası. -Bunca etraf düzenlemesine harcanan meblağ, bu zatların hatırınaydı. Peki üst kısımda yer alan tadilat ve restorasyon, tanıtım için değil miydi? Biz, Meşhed’in iç kısımlarının görünür şekilde olmasını istemekle suç mu işliyoruz? Lütfen kendisini yetkili bilenlerden bir açıklama bekliyoruz. Şehir Araştırmaları Merkezi açılır ya da açılmaz, önemli değildir, bu konunun yanında. SulatnSa’sa’a için, Hazreti Süleyman Camii ve Çevresi için, Mervanî Camii için en çok makale kaleme alan ve münakaşalarda sivri okları üzerine çeken kişi biz olduk. Şu anda Mervanî Camii açık, Sultan Sa’sa’a mekânının üstüne iş yeri yapılmadı, Hazreti Süleyman Camii çevresi herkesin faydalanacağı şekle kavuştu. Bizim ismimizin zikredilmesi ya da belirtilmemesi önemli değil. Bu makaleleri, yazdığımız kitaplarda bulabilirsiniz. Meşhed’ e dair düşüncelerimiz de bu kitapların yabancısı değil. Bu önemli konuya eğilirse yetkililer, seviniriz, açıkçası. Biz, ne ennesine teslim olmuş kişilerdeniz ne gururla kibirle başı hoş insanlardanız. Amacımız, bu şehre hizmet etmek, şehri layık olduğu yere taşımak, şehrin dosdoğru bilinmesini sağlamaya bir tuğla kadar da olsa katkı sağlamaktır. Açıklamayı bekliyoruz, yıllar sonra. Umuyoruz ki belirttiklerimiz yabana atılmaz. Ramazan Ayı’nda karara bağlanırsa bu husus, eminiz ki şehrimizde büyük bir sevinçle karşılanacaktır, ülke gündeminde yerini alacaktır bu müjdeli haber. Edilecek dualarda düşecekse küçük bir pay, bu bizi bahtiyar etmek için yeterlidir, acîz kul için.