30 Temmuz’da TBMM Genel Kurulu’ndaki oylamada Kabul edierek Meclis’ten geçen ve yasalaşan 17 maddelik “160 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, Resmi Gazete’de yayımlandı. Böylece kanun 2 Ağustos’tan itibaren yürürlüğe girmiş oldu.
Kamuoyunda tepkilere neden olan sokak hayvanları düzenlemesi Meclis’ten geçerek yasalaşsa da, kanunun nasıl uygulanacağına ilişkin pek çok soru işareti bulunuyor.
Sokaktaki tüm köpeklerin toplanarak sahiplendirilinceye kadar barınaklarda bakılmasına hükmedilen yeni yasada , akıllara barınaklarda yeteri kadar yer var mı, sorusunu da getiriyor.
Hükümetin belirttiği rakamlara göre, Türkiye’de 4 milyon sokak köpeği olduğunu, mevcut 322 barınaktaki toplam kapasitenin 105 bin olduğunu belirtiyor. Yani bu rakamlardan yola çıkacak olursak, bu kapasiteyi karşılayacak sayıda barınağın olmadığı ve yapılmasının mümkün olmadığını söyleyebiliriz.
Ayrıca varsayalım mümkün olsa bile, milyonlarca köpeğin barınaklarda bir arada ve sağlıklı bir şekilde yaşaması imkansız…
Beni en çok korkutan kesim de ‘insan mı ölsün, köpek mi? çocuk mu ölsün, köpek mi? tabi ki de köpek ölsün’, diyen kesim. Her gün tonlarca yemeği çöpe atıp ama bir kap mama, bir kap su vermekten aciz, bir hayvanın başını okşamak yerine tekmeleyen, çocuğuna da bunu miras bırakan merhametsiz, vicdansız bu kesim beni korkutuyor.
Söz konusu sadece hayvanlar da değil üstelik kendi çocuğunun rahatı için başkasının çocuğunu bile tehlikeye atıp canına kast eder bu kesim. Kendi çocuğu bir başkasının çocuğuna şiddet uygular fakat o döner şiddet gören, mağdur, canı acıyan çocuğa utanmadan kızar. Bir de o çocuğu herşeye ağlıyor diye de etiketler. Işte bu tip insanların varlığı asıl en büyük tehlike toplum için.
Ve şunu da belirtmek isterim ki doğanın bir işleyişi, bir dengesi var. bu dengeyi bozmak başka sorunları da beraberinde getirmektedir.