?>

HAYATIN İÇİNDEN ŞEHRİ ÇIKAR NE KALIR?

Mehmet Ali ABAKAY

7 yıl önce

Şehir, medeniyetin merkezinde yer alır, öncelikle. İnsansız yapı topluluklarının sadece kalabalık sayıldığı manzumede şehir, mana taşımayan lakırdının ciddîye alınmayan halidir.Belli bir yaşam standardına erişmiş, belli geliri bulunan insanın, istenen hususlara tümüyle uyduğu, yazılı olmayan ortak yaşam kurallarına hayatını alıştırdığı, kültürel alanda kendi kendine yettiği, mimarîye yabancı olmadığı, musıkîsiz yaşamadığı, inançla ruhunu harmanladığı mekândır, şehir.Küçüğün büyüğe saygısının eksiksiz, büyüğün küçüğe sevgisinin sınırsız olduğu atmosferde, haklının güçlü olmasa dahi haklı, haklı olmaya çalışan güçlünün isminin değer taşımadığı, hayatın içinden kendisi çıkarıldığında geriye hiçbir şeyin kalmadığı yerdir, şehir.Adaletin tesisinde aracının bulunmadığı, huzurun esintisinde sahteliklerin olmadığı, her insanın gerçek yüzüyle dolaştığı, maskelere ihtiyaç duymadan ehliyeti ölçüsünde mesleğinde başarılı olduğu, karanlığın aydınlığa mahkûmiyetinin tescillendiği, vicdanlarda ıssızlığın olmadığı, yalnızlıklara hapsedilen vicdanlardan bahsin söz konusu edilmediği topraktır, şehir.Herkesin hür, her yaşam hakkına sahip olanın özgür, kimsenin kimseye zulmetmediği hayatın ruha coşkunluk kazandırdığı manadır, şehir.Yerlerin temiz, vicdanların kirlilikten uzak olduğu, hırsızlığın ahlâkî boyutta recmedildiği, kimsenin aç ve susuz kalmadığı, alın terinin kutsal, emeğin mübarek, vicdanın terazi, doğruluğun mühür, yaşantının böylesinin ruha sürur, yaşayanların gurur duyduğu beldedir, şehir.Aç olana aş, çıplak olana libas, evsiz olana bark, yalnız olana kardeş, kimsesize arkadaş, hastaya derman, şifaya imkân muhasebesinde medeniyettir, şehir.Sevgili Okur!..Biz, gerekmedikçe, ihtiyaç olmadıkça içinde şehir geçmeyen yazılar kaleme almadık.Biz, şehir dediğimizde insanlığı kastettik.Biz, şehir derken insanın huzurun merkezinde olmasını hayal ettik.Biz, şehir dedikçe insanlığın musıkîden, mimarîden, bilgiden uzak düşmemesini dile getirdik.Biz, şehir kelimesini dillendirdikçe o şehrin her yönüyle, içinde yaşayan insanlarca bilinmesini arzuladık.Sevgili Okur!..Hangi evde yaşarsak yaşayalım, o evin tüm bölümlerini bilmiyor muyuz?O evin bahçesi, deposu, çeşmesi, çatısı, çiti, kapısı, penceresi, havuzu, çalısı-çırpısı, çöpü, kiri bizim dikkatimizin çerçevesinde sorumluluğumuzun ilgi alanında değil midir?Kim bahçesinin ortasında gecekondu tasarlar, gül ağaçlarının yanıbaşında akasya ağaçlarını düşünür. Yaşadığınız evin hangi odasında çöpleri biriktirir, tahammülü mümkün olmayan kokulardan rahatsızlık duymazsınız?Babanızdan, dedenizden, atanızdan miras kalan evi, tüm değerleriyle koruma mecburiyetinde değil misiniz?O ev, doğduğunuz, çocukluğunuzun geçtiği, delikanlılığınızın kemâle devşirildiği mekân olsun.Sevgili Okur, çıkar şehri hayatından senden geriye ne kalır?İstanbul’da son yirmi yılda yapılan çok katlı binaların görüntü kirliliğinden rahatsız olmayan kim vardır? Bu görüntü kirliliğinin yanında tarihî yapıların gölgede kalmış olması, şehrin kalkınmasında önemli oranda payı olan turizme etkisi nasıl açıklanabilir? İstanbul’daki manzara böyleyken diğer şehirlerde olanlar-bitenler farklılık arz ediyor mu? Konya’nın düzlüğünde yapılan çok katlı yapıların eski şehre kazandırdığı ne olabilir? Diyarbakır’da Esfel Bahçeleri’nin elden çıkarılmasına kimin gönlü razıdır?1990’dan bu güne yazdığımız şehir eksenlidir. Şehir Araştırmaları Merkezi anlayışımızın çıkış noktası şehir oldu. Şehir Araştırmaları Merkezimiz kurulmadan, on iki kitap neşrimiz oldu. Diyarbakır’ı eksene alarak Şehir Araştırmaları konusunda bir ilki başlatmak istedik. Her okura seslenecek tarzda bir şehrin nasıl araştırılacağını bu şehir üzerinden dile getirmeye çalıştık. Okur bulmanın sıkıntıya davetiye çıkardığı bu alanda ısrarla seksen bir ili ve yüz dünya şehrini içine alan on binlerce kitabı, sayısız dergiyi ve yüze varan gazete arşivini, yüz bini aşkın fotoğraf çekimini son yirmi yıla sığdırdık. (DEVAMI YARIN)
YAZARIN DİĞER YAZILARI