Türkiye, yeryüzünün en aktif fay zonları içerisinde bulunan ve her zaman büyük deprem tehlikesi ve riskine maruz olan bir ülkedir. 6 şubat sabahı korkunç bir şekilde uyandık maalesef ki binlerce insanımız da uyanamadı. Bu bizim yakın zamanda yaşadığımız belleğimizde tazeliğini koruyan bir acı. Fakat toplumsal hafızamız zayıf olduğu için çabuk unutuyoruz o günleri. Yaşananlardan ders çıkarmazsak, bireysel ve toplumsal aklı kullanmazsak yeni ‘felaketler’ kaçınılmaz olacaktır.
Teknoloji ve bilim her geçen gün daha iyiye gidiyorken biz nasıl oluyor da her seferinde enkaz altında kalabiliyoruz. Malzemeden çalan müteahhitten tutun da rüşvet yiyen memuruna bu ihmale göz yumanlara hatta bu ihmaller karşısında kader diyenler olduğu sürece daha çok canımıza mezar olacak...
Deprem ülkesi olduğumuzu unutmadan bu bilinçle hareket edip tıpkı Japonya’daki sistemi örnek alarak acılarımızı normalleştirmemeliyiz. Normal olan doğaya, tabiata ayak uydurmak, kabul etmek.
Yoksa bu güzelim ülke, bu muhteşem denizler ve göllerin çoğu zamanında yaşanmış depremler sebebiyle oluşmuştur. Bu yüzden farkında olup acılara, kayıplara mahal vermemek gerek.
Hem ülke ekonomisine hem vatandaşların can ve mal kayıplarını önlemek ilk olarak devletin kontrolünde.
Unutmamak gerek Hatay’ı, Maraş’ı, Adıyaman’ı, Malatya’yı, Gaziantep’i ve diğerlerini... geçmişte yaşanan Van, Elazığ, İzmir, İstanbul ve daha bir çok sayısız acıları, kayıpları, ihmalleri unutmanın en ağır bedeliydi...