?>

DİYARBEKİR’İN FETHİNİ BİZ Mİ ANLATAMADIK YOKSA?..

Mevlüt MERGEN

5 yıl önce

BİR MİSKALBEKLEME SALONUHayatın ötesinde sorgu-sual hesap var,Bir bekleme salonu değilse nedir mezar?..MMGÖZLÜYORUMDİYARBEKİR’İN FETHİNİ BİZ Mİ ANLATAMADIK YOKSA?..MEVLÜT MERGEN AMİDİDiyarbekir için “taşı kara, bahtı kara” sözü boşuna söylenmemiş, çevresi beş kilometrelik “bazalt” taşlarla çevrili bu şehir, nedense surun dışına taşıramamış, özelliklerini güzelliklerini, binlerce yıllık tarihi, bir o kadar dünya çapında alimi, bilgini, şairinden öte Elyese’a ve Zülkif (a.s.) peygamberlerin içinde mübarek cesetlerine ulaşılmış kabirlerini, yine Şehit Sahabe-i Kiram’ın medfun bulundukları mekanı  ile  zenginleşen kültürünü kapalı bir kutu gibi hep içinde saklamıştır.Tarihten değil, tarihin kendisinden sorulması gereken bu şehrin dört adet olan kapıları türkülerde dillendirilirken beşinci kapısı nedense “teğet” geçilerek anılmamış ve öylece bilinmezlik bahtsızlığını yaşamıştır, beşinci kapısı Diyarbekir’in “Anadolu’ya açılan İslam kapısıdır” Müslümanlık bu kapıdan girmiştir Anadolu’ya, ondan önce Anadolu “Rum illeri” diye anılırdı.Hazret-i peygamber (s.a.v) “Hendek savaşı günlerinde” fethedilecek şehirleri anlatırken İslam’ın nurunun fetihlerle dalga dalga, yani şehir şehir  her yanı kaplayacağını da muştulamıştır, bu manada düşünüldüğünde Diyarbekir’in fethi büyük hem de çok büyük önem taşımaktadır.Çünkü Anadolu’da ve daha başka yerlerde Müslümanlaşma bu fetihten sonra hız kazanmıştır, Fatih Sultan Mehmet her şeyden önce bir İslam kumandanıydı, Malazgirt zaferinin kumandanı Alparslan da öyle bir İslam kumandanıydı, Selahaddin-i Eyyubi’de öyle, çünkü İslam bir “fetih” dinidir, önce insanların kalbini fethederek onların ruhunu cihat ve fetih aşkıyla donatır, sonra ebedi mutluluğu yaşamalarına vesile olurDiyarbekir Anadolu’ya açılan bir İslam kapısıdır ve Anadolu insanı bu yüce dinle tanıştıktan sonradır ki cihat ve fetih aşkını kalbine yüklemiş, zaferden zafere koşmuştur, biz böyle değerlendiriyoruz bu şehrin fethini, istiyoruz ki herkes böyle değerlendirsin.Yıllardır bu inançla 27 Mayıs’ı takvimler gösterdiğinde isterdik ki takvim  yapraklarında da ”bugün Diyarbekir’in fetih günüdür” diye yazılsın ki “yol gösterici olsun”  takvimlerin sükutunu tarihçilerde de gördük üzüldük, o sükut her yanı öylesine sardı ki bu şehirde ki insanların çoğu bile “27 Mayıs’ın Diyarbekir’in  fetih günü olduğunu öğrenemedi ve sükut geçti.Yerel medya bile eğer ajanslarda bir haber olarak yer almışsa okurlarına duyurdu, hiç birisi kocaman puntolarla: “Bugün Diyarbekir’in fetih günüdür” manşetini atmadı, ulusal medya nedense bu şehrin fethine karşı kör ve sağırı oynadı, üniversitesi bile fetihten “bihaber” olmayı yeğledi, resmiyet kutlama demeyelim de “anma” adına Diyarbekir’in fethinden haberdar olduğunu göstermeye çalıştı.Oysa ne kadar önemlidir bu şehrin fethi, bu önem bir türlü anlatılamadı veya  anlaşılamadı, biz yıllardır yazdık, biz yazdık biz okuduk, yazdıklarımızı okutturamadık üst makamlara, bu bilinmezlik çemberi  kırılsın istedik, çok mu zordur  27 Mayıs günü geldiğinde ülke genelinde “İslam’ın Anadoluya açılan kapısı Diyarbekir’in fetih günüdür” duyurusunu yapmak ve onu kutlamak?.Demek  çok zordur  ki olmuyor!..Zorumuza giden nedir biliyor musunuz, bu şehrin fatihlerinin medfun bulunduğu mabedin bize göre sanki “göstermelik” kabilinden ziyaret edilmesidir, oysa onlar biz ebedi mutluluğa erelim diye buralara kadar gelmişler ve canlarını Allah yolunda feda etmişlerdir, onlar bizden bir şey beklemezken biz onlardan öte alemde  “yardım” bekleriz.O yardımı da ne yüzle bekleriz bilmiyorum.Konu başlığımıza dönecek olursak, eğer bu şehrin fethinin anlatılması ve anlaşılması isteniyorsa, Mayıs ayının son haftası “Diyarbekir’in fetih haftası” olarak ilan edilmelidir diyor ve devam ediyoruz sözümüze:“Fetih haftası” içinde  Müftülük bütün camilerde önce kendi personeline, sonra bir hutbe ile bütün şehre, Milli eğitim müdürlüğü önce öğretmenlerine  ve sonra bütün öğrencilere, üniversite hem kendi personeline ve hem de bütün fakültelerde öğrencilere,STK’lar kendilerine bağlı esnaf kesimine, belediyeler şehrin belirli yerlerine asacakları pankartlarla bütün şehre duyururlarsa haliyle ulusal medya bu haberi benimser ve bütün dünyayı haberdar eder, tabii istenirse!..İstenmesi için ise benimsenmesi şartını da unutmayalım!.. METRUK BİNA GİBİYİM 65 YAŞ ÜSTÜNDEKİLERE – 2 -Yıkıldı, yıkılacak,Metruk bina gibiym.Hemen tarih olacak,Metruk bina gibiyim. Bir zamanlar çok şendim,Acılara direndim,Gerçeği geç öğrendim,Metruk bina gibiyim. Yok oldu emeklerim,Çürüdü dirseklerim,Malum günü beklerim,Metruk bina gibiyim. Yıkılmak kaderimdir,Yalnızlık kederimdir,Kalpte hicran derindir,Metruk bina gibiyim. Ağlar duvarda resmim,Kapıda gülmez ismim,Gerçek hayaldir cismim,Metruk bina gibiyim. Gündüz bile geceyim,Çözülmez bilmeceyim,Beş harf, çift heceyim,Metruk bina gibiyim. İçimde sıkıntı var,Hep bana kısıntı var,Ruhumda yıkıntı var,Metruk bina gibiyim. Binaları nem yıkar,Şu bedeni gam yıkar,Nefsimle kavgam yıkar,Metruk bina gibiyim. Her bir torun bir yanda,Özlemler tüter canda,Duygularım isyanda,Metruk bina gibiyim. Meyve vermeyen bağım,Kurumuş dal, yaprağım,Kerpiç olur toprağım,Metruk bina gibiyim. Altmış beş üstü oldum,Halk içinde kayboldum,Ne yitirdim, ne buldum,Metruk bina gibiyim. Feleğin çemberinde,Amid küçelerinde,“Kara höbür” şehrinde,Metruk bina gibiyim. Yıkılsam kim aldırır?Toprağım kim kaldırır?Zaman durmaz saldırır,Metruk bina gibiyim. Bazalt taş değilsem de,Sağlam idim alemde,Ruhum gezer gölgemde,Metruk bina gbiyim. “Dikkat et tehlike var”Böyle der yıkık duvar,Tersinden akmaz sular,Metruk bina gibiym. Şiirlerim gözyaşım,Sözlerim mezar taşım,Amid son arkadaşım,Metruk bina gibiyim. Virüsün adresiyim,Altmış beşler sesiyim,Yaşlılarkimsesiyim,Metruk bina gibiyim!..MEVLÜT MERGEN AMİDİDiyarbekir, 30.05.2020Selam ve dua ile. 
YAZARIN DİĞER YAZILARI