?>

DİLDE HOŞGÖRÜLÜ GÜNLER - (Fahrettin Kanat'ın Yazısı)

Fahrettin KANAT

3 yıl önce

Evinde, işyerinde, çarşıda, pazardan herkes dilediği dili konuşurdu.Bu yüzden hiç kimse bir diğerini eleştirmezdi, yadırgamazdı. Gündüz köylü müşterileri ile Kürtçe konuşan tüccar ve esnaf akşam evinde çoluk çocuğu ile Türkçe konuşur, şakalaşırdı. Sokaktaki Külhanbeyinin. Diyarbakır deyimi ile Kırkayak takımının küfüründe, kavgasında Türkçe ile Kürtçe birlikte dile gelirdi. Evin Büyükana’sı gelinine, gelinde çocuklarına hem Türkçe, hem Kürtçe sözcüklerden oluşan halis Diyarbakır lehçesiyle seslenirdi. Diyarbakır lehçesinde, Türkçe, Türkmence, Azerice, Kürtçe, Arapça ve Farsça doyumsuz bir uyum için dediler. Birkaç dilin böylesine bir uyum içinde konuşulduğu bir başka yöre olduğunu sanmıyorum.Şimdi gelin hep birlikte, Diyarbakır’ın herhangi bir küçesinden (sokağından) geçerken, kapısı açık bir evdeki diyaloga kulak verelim;Evin geniş hevşı (havlu) tümü ile gözenekli Nahit yontma bazalt taşlarla kaplıdır. Diyarbakır’daki tüm evler böyleydi. Yazın kavurucu sıcağında dökülen sular bu süngerimsi gözeneklerde uzun süre kalıp serinlik versin diye tüm avlu bu taşlarla kaplanır. Avlulu evlerin çoğunda tulumbalı kuyu, az da olsa bir bahçe vardır. Bu bahçelerde yetiştirilen baş çiçek Gül’dü..İşte böyle bir evin kapısı önündeyiz şimdi.Evin anası avluyu süpürüyor, kızı ise tulumbanın önünde bulaşık yıkıyor.Ana, bir ara eğile eğile kramp giren belini ovalayıp doğrulurken kızına seslenir;‘’Kız tembel teneke daha bitirmedin? Pisiğin (kedinin) içinde yemek yediği lengeriyi tahfillamağı da unutmayasın ha.. Bulaşığı çabuk bitir. Sora habeneyi al (Testi) çapa çapa kastala git teze su getir. Kastal kalabalık olursa eğlenmeden Saadet Abla gile git. Onların suyu hamravattır, habeneyi oradan doldur.’’Tulumbanın başındaki kız elindeki bakır kuşhanayı (tencere) hışımla yere vurur.‘’Of ana of, sabahtan beri canım çıktı, Bunu yap, oni yap, Kab yıka, su getir. Kaç parça olayım şaşırdım valla.Bu sırada evin erkek çocuğu, sokak kapısından kan-ter içinde girer. Elbiseleri toza toprağa bulanmış, gömleği şortundan çıkmış perişan bir durumdadır. Elindeki çaput topu avlunun bir tarafına fırlattıktan sonra anasına seslenir.‘’Ana acam. Bahan biraz ekmek ver. Bir kırtikte üzerine salça sür..İşte eski Diyarbakır’da yaşananlar, huzur, sağlık, dostluk, diyalog, ana kız arasındaki ilişki, kaynana gelin arasındaki ilişki, sevgi ve saygının olduğu yıllardı o  günler, kayboldu gitti o günler, ne kadar çok isterdim o günleri bir daha yaşamak. 
YAZARIN DİĞER YAZILARI