?>

BUGÜN DİYAREKİR’İN FETİH GÜNÜDÜR!.. - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

Mevlüt MERGEN

3 yıl önce

KÜÇE BAŞIHer yıl mayıs ayı geldiğinde ülkemizde iki şehrin fetih günü kutlanır, 27 mayıs günü Diyarbekir’in, 29 mayıs günü İstanbul’un “kutlu” fetihleri kutlanır, hemen her şehrin “kurtuluş günü var, ama Diyarbekir’in kurtuluş günü yok, neden?Çünkü Diyarbekir’in "fetih günü var!..Tarih miladi 639..İslam güneşi henüz doğmuş ve nurunu yansıtmaya başlamış yeryüzüne, gerçi bu hakikat güneşinin doğduğunu yakınlardakiler görüyor ve fevç fevç geliyorlar o nura doğru ama, henüz "İslam"dan haberdar olmamış, cehalet zindanının karanlıklarında ömür tüketenler var.Onlara ulaşmak, bu yüce ve tek hakikat dinini haber vermek üzere "Sahabe-i Kiram" gönüllü görev üstlenmiş ve bu görevin şuurunda olarak aile yaşantısını terk etmiş mal, mülk, evlat kaygısı çekmemiş, onları dinin sahibine teslim etmiş,  canları bahasına da olsa uzaklarda, çok uzaklarda olsalar da insanları aynı gönül coğrafyasına yakınlaştırmak ve buluşturmak istemişlerdir.Bunlar, bazı aklı ermezlerin zan ettiği gibi "arabın askerleri" değil, Allah ve Resulünün askerleridir ki şan ve yüceliklerini Allah yüce kitabımızda övmüş, sevgili peygamberimiz mübarek sözlerinde defalarca dile getirmiştir, kutsal insanlardırSahabeden bir tanesinin bile bir beldede bulunması o belde halkı için "şefaat" dolayısıyla "ebedi mutluluk" vesilesi sayılmıştır."İslami fetih"ler sevgili peygamberimiz (s.a.v.) zamanında başlamış, dört büyük halife bu fetihleri sürdürmüşlerdir ki, Hazret-i Ömer (r.a.) halifeliği döneminde bu cümleden olarak hazırladığı 8.000 kişilik sahabe ordusuna "Cihad" emrini vererek yola çıkarmıştır.Bu ordu fetihler yaparak Diyarbekir'e kadar gelmiş, şehri çevreleyen surların yakınında karargahını kurmuştur, bu ordunun tamamı bazılarının sandığı gibi "sahabe-i kiram"dan oluşmuş değildir, mümtaz bir Diyarbekir'li olan "Ali Emiri Efendi"nin "Osmanlı Doğu Vilayetleri" adlı eserinde belirttiği üzere 1000 civarında içlerinde Sahabe-i Kiram mevcuttur,Diğerleri ise onları gördükleri sahabeleri için "tabiin" dendirler, yani "kutsal" kişilerdir, bu ordu Diyarbekir'e  "İ'lay-ı Kelimetullah" için gelmiştir, yani "bir" olan "ortağı" bulunmayan Allah adını duyurmak ve burada "üç'lü teslis (ana-baba-oğlu) akidesini yaşayan ya da "Uzeyr Allah'ın oğludur" (haşa) diyen "güneş'e, ateşe tapan"  insanların "bir" olan Allah'a inanmalarını sağlamak, şirk ve küfür batağından kurtarmak üzere gelmişlerdir.Gönüllerinde İslam ve insan sevgisi vardır, kendilerine kılıç çekilmediği sürece öldürmeyi asla düşünmemişlerdir, muhasara aylarca sürmüş kendilerine her zaman bekledikleri ve gördükleri "ilahi yardımın" gelmesini beklemişlerdir.Ve nihayet  o yardım,  Komutan Iyaz bin Ğanem'in çadırına bırakılan günlük nafakasının bir kaç gün üst üste alınıp götürülmesi ve götürenin izlenerek  bir köpeğin surların altından şehre girdiğinin görülmesiyle gelmiştir.Bugün İslam ordusunun karargah kurduğu yer olarak rivayet edilen dört minareli Üniversite Camiinin bulunduğu yerden hareketle keşfedilen sur altındaki daracık bir kanaldan şehre girmek için hazırlık yapılmış, Komutan Iyaz bin Ğanem (r.a.) Mardin kapısında, Said b. Zeyd (r.a) Rum (Urfa) kapısında, Halid b. Velid (r.a.) Dicle nehri tarafındaki Yeni kapıda, Muaz b. Cebel (r.a.) Harput "dağ" kapısında mevzilenir, ciddi bir mukavemetle karşılaşmazlar,İlk girdikleri "fetih kapısı" civarında bir miktar şehit verirler ki bunlar şu anda İçkale'deki "Nasırıyye Camii"nin medhalinde medfundurlar, haliyle diğer kapıların civarlarında bazı İslam askerleri şehit düşerler, az zayiat verdikleri, şehri kolayca fethettikleri  için şehir halkına asla dokunmaz ve  Halife Hz. Ömer'in (r.a.) emriyle "hak din" İslamiyet'i teklif ederler,Teklifi kabul edip müslüman olanlar  olduğu gibi kabul etmeyenler de bulunur ve bunlar sadece "cizye" yani vergi vermek üzere ahd-ü peyman ederler ve o gün bugündür bu şehirde her inançtan insan yaşar  ve asla sıkıntı olmaz.Son yıllara kadar Ulu Caminin minberinde "kın"ı içinde bir kılıç bulunurdu, bu kılıç Diyarbekir'in kılıçla fethedildiğinin nişanesi olarak  kabul edildiğinden cuma günleri hutbe okumaya çıkan hocaefendi eline bu kılıcı alarak hutbesini okurdu, o kılıç sonradan yerinde görülmedi kim, ya da kimler kaldırdı bilinmez..8.000 kişilik İslam ordusu fetihten sonra şehri terk ederken geride -500- yazı ile beş yüz nefer bırakırlar ki bunların bir kısmı "Sahabe-i Kiram"dan olup İslam askerleridir, geride kalanlar ise bu şehirde İslam'ı yaşamak ve yaşamak isteyenlere yardımcı olmak içindir,Ali Emiri Efendi'nin dediği gibi şehir halkından yardıma muhtaç olanlara yardım etmek de onların görevleri arasındadır.Eğer bugün yer yüzünde İslam güneşinin huzmeler halinde sızmadığı, girmediği bir ev, bir çadır kalmamışsa bu o öncü insanların, yani Sahabe-i Kiramın evini, ailesini, bağını, bostanını bırakıp canını hiçe sayarak Diyarbekir'lilere, İstanbul'lulara ve daha uzaktakilere o nuru yaymak üzere  yaptıkları seferler sebebiyledir.Ve eğer bugün bizler Allah'ı bir biliyor, Peygamberini hak tanıyor, on beş asra yakın bir zamandır bir harfine dahi dokunulamamış ve kıyamete dek dokunulamayacak olan Kur'an-ı Kerime inanıyor ve onu severek okuyor ve ahkamını yaşamaya çalışıyorsak,  yine Allah ve Resulünün rızasını kazanmak üzere buralara kadar gelen o şanı yüce insanları vesile olarak bilir  ve onları saygıyla, sevgiyle, rahmetle anarız."Peygamberler ve Sahabeler şehri Sevdam Diyarbekir" kitabımızda Diyarbekir'in fethi hakkında daha geniş bilgi verilmiştir, o bilgiler arasında Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.)  bu şehrin fethinin "muştusu"ndan söz edilmiş ve Diyarbekir adının ise gerek "Süryani" kaynaklarında ve gerekse Ulu Camideki bir kitabede "konstantiniyye" olarak geçtiği Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) "Hendek" savaşı günlerinde Diyarbekir'in de  içlerinde bulunduğu "El-Cezire"nin" fethedileceği muştusu anlatılmıştır.Gerek Konstantiniyye'nin (Diyarbekir) fethi ve gerekse 300.000 kişilik Bizans ordusunun mağlup edileceği muştusunun ne zaman gerçekleşeceğini soran sahabilere Peygamberimizin (s.a.v.) "Konstantiniyye Bizans Ordusunun yenilmesinden önce fethedlecektir" dediği ve bütün bunların o zaman yaşayan sahabeler tarafından görüldüğü Peygamberimizin müezzini Sahabe-i Kiram'dan  Ebu Hureyre (r.a.)  tarafından ifade edilmekte, kaynak olarak "Mustafa Asım Köksal"ın "Büyük İslam Tarihi" adlı eserinin beşinci cildi gösterilmektedir.Yani biz söylemiyoruz bir adı da "Konstantiniyye" olan Diyarbekir şehrinin fethini  bizans ordusunun yenilgisinden önce   Sevglli peygamberimizin muştuladığını, bunu tarih söylüyor, kaynaklar söylüyor ve dolayısıyla Sahabeler gördükleri için söylüyor, şu soruyu sormadan edemiyorum, İstanbul'un eski adıyla Konstantiniyye'nin fethi sevgili peygamberimizden (s.a.v.) asırlarca sonra gerçekleştiğine göre Sahabe-i Kiram bu fethi nasıl görmüş olabilir?Bir de şunu söyleyelim, Konstantiniyye'nin yada İstanbul'un fethiyle ilgili peygamber muştusunu inkar edenlerden değiliz, yalnız tarihçilerin bu konuya açıklık getirmeleri gerektiğine inanıyoruz.Hemen her yıl 27 Mayıs günü geldiğinde bu günün Diyarbekir'in fetih günü olduğu tarafımızdan dile getirilir ve bir gün mutlaka bu şehrin fethinin de büyük etkinlikler yapılarak kutlanacağı ümidi gönlümüzde yaşatılır, isteriz ki o kutlamalar yapıldığında biz "acizin" kaleme aldığı şu şiir de okunsun:Not geçen yıl yapılan kutlamalar gönlümüzü ferahlandırmıştır, Yine geçen yıl yapılan fetih yürüyüşünde bizim ! fetih türküsü” şiirimiz okunmuşturDİYARBEKİR'İN FETİH TÜRKÜSÜHalife Ömer'den olunca buyruk,Amid'in fethine başlar yolculuk,Akmaya hazırdı kan oluk oluk,Sahabe ordusu ne güzel ordu,Kenar-ı Dicle'de karargah kurdu. Surlar... Çetin surlar, burçları vardı,Sanırdın göğe dek her yer duvardı,Ashab fetih için kal'ayı sardı,Sahabe ordusu ne güzel ordu,Amid'i ettiler sahabe yurdu. Garipti sahabe bu uzak il'de,Şehadet arzusu vardı gönülde,Akına direniş oldu dahilde,Sahabe ordusu ne güzel ordu,Şehadet anında tevhid okurdu. Azimle bekleyiş sürüp giderken,Askerin erzakı tükendi derken,Bir ışık belirdi bir gün biterken,Sahabe ordusu ne güzel ordu,İlahi yardımı hemen bulurdu. Sur'larda ilk tekbir "Allahüekber"Duyunca sevindi Hazret-i Ömer,"Iyaz b. Ğanem"di fetihte önder,Sahabe ordusu ne güzel ordu,Üstün meziyette önder olurdu. Küfrün duvarından taşlar söküldü,Tevhidin sancağı sur'a dikildi,Kalplere İslam'ın nuru döküldü,Sahabe ordusu ne güzel ordu,Yüzünde görünen sadece nur'du. Sur'un burçlarında sahabe kanı,Acıyla titredi kilise çan'ı,İslam'la tanıştı Amid insanı,Sahabe ordusu ne güzel ordu,"Yıldız gibidirler" Resul buyurdu. Bu şehrin bağrında şehid arslanlar,"Sultan Sa'saa" gibi çok kahramanlar,Allah'In arşında yaşıyor onlar,Sahabe ordusu ne güzel ordu,Sultanlık tacını başa kondurdu. "Ecdadım" diyerek ashabı tanı,Yüz sür makberine dönme arkanı,Rahmetle yad edip sun  "fatiha"nı,Sahabe ordusu ne güzel ordu,Melekler görünce selam dururdu. Bu türkü burada bitsin şairim,Hakkıdır, sevinsin Diyarbekir'im,Sevinsin toprağım, sur'um, nehirim,Sahabe ordusu ne güzel ordu,En son otağını cennette kurdu!..MEVLÜT MERGEN AMİDİDiyarbekir
YAZARIN DİĞER YAZILARI