Diyarbakır’daki tarihi 10 gözlü köprü etrafına kurulan mekânlar yüksek fiyatlarla cep yakıyor.
Ailesiyle buralara gelen vatandaşlar bir demlik çaya beş bardak, fiyatı 500 lira, bir küçük suya 10 lira, arabanı park edersen kahyalara 50 lira park parası öderken, şoka giriyor.
Bir demlik çay dedikleri beş bardak, demek bir bardak çayın fiyatı 100 lira.
Bu güne kadar hiçbir denetim yapmayan yetkililer acaba ne zaman bu olaya bir son diyecek, buralar şehir dışında olduğu için karışma yetkileri yok mu?
Bu soygun karşısında kim ne zaman müdahale edecek.
Diyeceksiniz vatandaş bunun gibi yerlere gitmesin, Diyarbakır’da vatandaşlar 42 derecelik bir sıcakta başka gidecek yerleri yok.
Buraların Belediyelerin denetiminde olması ve halka açık olması gerekmez mi.
Büyük paralar kazanan bu yerlerde ne bir fiş ne de bir fatura almak mümkün değil.
Bir hesap yapalım, bir kilo kaçak çay 400 lira, bir kilo kaçak çaydan tam 50 demlik çay çıkar, 50 demlik çay 500 liradan 25 bin lira yapar, gelelim suya, 24 kolilik sunun fiyatı 55 lira, bir küçük suyun fiyatı 2 lira 30 kuruş, 24 suyu 10 liradan hesaplarsan 240 lira, 24 adet sudan tam 185 lira haksız kazanç, bir günde bu sıcaklarda 1000 adet su satsa 10 bin lira, bir ayda sadece sudan 300 bin lira kazanç.
Çaya gelince bir kilo çayın fiyatına şekeri de katalım 500 lira, 50 demlik çay 500 liradan 25 bin lira, ayda 750 bin lira, 750 bin çaydan, 300 bin de sudan, Toplamda bir ayda kazandığı 1 milyon 50 bin lira.
Hangi fabrika vergi ödemeden ayda 1 bir milyon lira kazanıyor.
Geceleri her taraf ışıl ışıl lambalarla donatılmış, acaba bu elektrik kaçak olamaz mı.
Vatandaşlar ellerini vicdanlarına bırakarak haksız kazançtan vaz geçmedikçe hiçbir zaman bu enflasyon düşmez.