?>

ASTRONOMİ TUTKUSUYLA GEÇEN BİR ÖMÜR

Hatice Kamer

6 yıl önce

Diyarbakır'ın Alipaşa Mahallesi'nin dar ara sokaklarında ilerlerlerken, üzerinde Satürn ve yıldız figürlerinin olduğu bir kapı çıkıyor karşımıza. Eski ve harap olmuş bu Diyarbakır Evi Abdülkadir Topkaç'ın.Bize kapıyı açarken, tepemizde salınan boş yağ tenekesinin hırsızlara karşı geliştirdiği basit bir güvenlik önlemi olduğunu söylüyor.Babadan kalma bu eski evde astronomiye saldığı merak yüzünden eşi ve çocuklarından ayrılan Akdülkadir, 17 yıldır yalnız yaşıyor. Daha önce bir simit fırını sahibiymiş. Bu yüzden ona fırıncı Abdülkadir diyorlar. Ama ay ve gök hareketlerini gözlemlemek hobinin ötesinde bir tutkuya varınca zamanının çoğunun teleskobunun başında geçirmeye başlamış ve bu ona pahalıya patlamış.Askerden geldikten sonra beden üzerindeki soyut kavramlar olan ruh ve can; ruhu meyt ve ruhu revan kavramlarına yoğunlaşmış. Hatta ruhun hızını tespit etme çabasına bile girmiş, bu konuya 15 yıl kafa yormuş.“Bilim astral seyahat der, inancımız keramet. Ben astral seyahate de çıktım" diyerek gülüyor."Dünyanın çevresi 40 bin km. Işığın hızı ise saniyede 300 bin km. Derken ruh ve beden arasında hızı tespit ettim" diyor ve ruhun beden içindeki hızının, ışık hızının beş katı olduğunu iddia ediyor.Ruh ile kainat arasındaki hız konusunda kafa yormaya devam ederken, dolunaylı bir gecede  "Ayın" her iki yüzeyini görebilmek mümkün mü?' sorusu  ise ile astronomiye karşı yıllarca sürecek merakın başlangıcı olmuş.92'de başlayan gök bilimi tutkusu,  Sovyet markası aldığı eski bir teleskop ile katlanmış.  İlkokul mezunu iken uzay bilimleri ile ilgili kitaplar okumaya başlamış, ama o  kendi gözlemlerinden yola çıkarak ayın hareketlerini çizmiş, Medcezir ile ilgili farklı teoriler geliştirmiş. Hatta Galile ve Newton'un bazı tezlerini bile sorgulamaya başlamış.Birçok konuda farklı tezleri de var. Ayın hareketleri ile ilgili yaptığı çizimleri NASA'ya göndermiş. NASA ona, çizimlerin patentini alabileceği kurumların listesinin olduğu bir mektup ile cevap yazmış.Bütün zamanı ve enerjisini bu yeni tutkusuna harcayınca ne elinde fırını kalmış ne de çevresinde eşi ve çocukları...Avluda, evin duvarlarına asılmış birçok resim ise gök bilimi ile ilgili. Tüm çizimler kendisinin.Kapıdaki boş tenekeye ek olarak damın etrafını da jiletli tel örgülerle çevirdiği dama çıkıyoruz. Tüm bu önlemleri gözünden sakındığı pahalı teleskobunu korumak  için aldığını söylüyor.Sur olaylarında evindeki birçok eşyası gibi Sovyetler Birliği döneminden kalma teleskobu da kırılınca, uğruna birçok şeyi feda ettiği astronomi tutkusunu bilen bir grup üniversite öğrencisi, Abdülkadir için bir kampanya başlatarak topladıkları para ile ona yeni bir teleskop hediye etmişler. Bu sürprizle çok mutlu olmuş.Etrafını tel örgülerle çevirdiği dama kurmuş olduğu teleskobunun örtüsünü kaldırarak bize gösteriyor.Birçok teçhizatı eksik, bu yüzden daha kullanamamış. Tam bir gözlem için teleskobun farklı parçalarla donatılması gerekiyormuş. Ama bu da masraflı bir iş ve herhangi bir geliri yok. Teleskoba 200 liraya aldığı tüfek dürbünü takarak gözlem yapmaya çalışıyor.Abdülkadir, daha önce yapmış olduğu bazı çizimlerin izni olmadan bazı kitaplarda kullanıldığını iddia ediyor. İsim vermeden bazı hocaları suçluyor ve buna kanıt olarak bir kitaptaki çizimleri kendi çizimleri ile karşılaştırıyor."Profesörler gelip alıyor çizimlerimi sonra da kitaplarda kullanıyorlar, benim çok sonra haberim oluyor" sözleriyle kırgın olduğunu ifade ediyor."İnsanlar delirdiğimi düşünüyor, zaten astronomiye olan tutkum de deliliğe benzer çizgide" sözleriyle de tutkusunun kaynağındaki sevginin ne kadar büyük olduğunu anlatmaya çalışıyor.Her tutkunun bir bedeli var tabi. Abdülkadir'i de bu uğurda hem işinden olmuş hem de ailesinden.En büyük isteği teleskobu On Gözlü Köprü'ye kurup orada gözlem yapmak. Gözlem yapmışken de havanın açık olduğu günlerde isteyenlere bir lira karşılığında ayı izlettirmek. Bu sayede hem eksik teçhizatları için biraz para toplamayı hem de artık 'yarın ne yerim' kaygısından kurtulmayı umuyormuş.Amatör astronom, belediyenin bu düşüncesine izin vermediğini iddia ediyor." Bu ticarete girer dediler, izin vermediler. Eğer bana izin verirlerse başkaları da gelip aynı talepte bulunur diyerek redettiler.Teteleskop da damda o haliyle öylece duruyor..Abdülkadir, bu tutkusunu çocuklarına aşılayamasa da, evini ziyaret eden her çocuğa zamanı, ay ve güneş hareketlerini, dünyanın eksenini severek anlatıyor.Duvara asılmış ve dünyanın 24 saatlik hareketlerini gösteren mavi saati de kendisi yapmış. Kainatın insanın beyninde olduğunu söylüyor."Çocukların gökyüzüne bakmasını ve astronomiyi sevmesini istiyorum. Eğer bu tür saatler olursa çocukların hayal gücü de gelişir" diyor.Astronomi sevgisi yüzünden hem ailesinden hem de çevresinden çok baskı gördüğünü ifade ediyor. Bu uğurda verdiği bedelleri görünce çevredeki birçok insanın, kendisine deli gözüyle baktığını söylüyor. Ama o, bu düşünceleri pek umursamış görünmüyor.Bu görüşlerin aksine yaptıklarından hiç pişman olmadığını dile getiriyor ve bugün olsa yine aynı tutkuyla astronomi sevdasının peşinden gideceğini vurguluyor.Astronomi merakı Abdülkadir Topkaç'ı bugün yoksul ve yalnız bir adama dönüştürmüş olsa da,  kendi çizimleri üzerinden teorilerini anlatabileceği birilerinin olmasından mutlu olduğunu söylüyor.Üzeri örtülmüş teleskobu uygun bir yere kurulacağı günü bekleyedursun, küçük avlusuna "uzayı" sığdıran amatör astronomu, kendisini dinlemeye gelen meraklı çocuklar ile baş başa bırakıp evinden ayrılıyoruz
YAZARIN DİĞER YAZILARI