Üşüyorum Anne

Mevsimlerden kış, aylardan ise ocak. Çok sıkı giyinmiş olma ma rağmen üşüyorum. Hem de öylesine üşüyorum ki, Dudaklarım mosmor kesiliyor, Kemlik bilmeyen sevdalı gönlüm de üşüyor. Ben eskiden kolay kolay üşümezdim. İnsanların göründüğü gibi olmayışları, Beni iliklerime kadar üşütüyor. Hatta bazen tir tir titriyorum. Üşümeyi sevmiyorum anne!

Üşüyorum Anne

Mevsimlerden kış, aylardan ise ocak.

Çok sıkı giyinmiş olma ma rağmen üşüyorum.

Hem de öylesine üşüyorum ki,

Dudaklarım mosmor kesiliyor,

Kemlik bilmeyen sevdalı gönlüm de üşüyor.

Ben eskiden kolay kolay üşümezdim.

İnsanların göründüğü gibi olmayışları,

Beni iliklerime kadar üşütüyor.

Hatta bazen tir tir titriyorum.

Üşümeyi sevmiyorum anne!

 

Ahhh Anne!

Ben her daim boncuk boncuk terlemek istiyorum.

Hemde iliklerime kadar.

Terlerken rahatlıyorum sanki anne.

Yere dökülen boncuk boncuk terlerim,

Gam ve kasvetimi alıyor benden.

Kuşlar gibi hafifliyorum.

Üşümeyi hiç sevmiyorum.

Her üşüdüğümde,

Çocukken, çıplak ayaklarla, sokaklarda dolaştığım, anlarım geliyor aklıma.

Sıkıntı ve kederlerim artıkça artıyor.

Başımı ellerimin arasına alıp, düşünmekten kendimi alamıyorum.

Üşürken yüreğim de üşüyor.

İnsanların buzdolabı gibi olması,

Beni daha çok üşütüyor.

Ben kucaklaşarak ısınmaktan yanayım.

Ve ben, insanların sadece ve sadece birbirlerine,

Allah rızası için, gidip gelmeleriyle, ısınmayı daha çok isteyenlerdenim.

İnsanı cennetlik eden, rahmani sohbetlerle,

Gönlümün üşümüşlüğünü bertaraf etmek istiyorum.

 

Ahhh Anne!

Senin de, benim gibi hiç üşüdüğün oldu mu?

Yazın Ağustosunda bile hiç üşüdün mü?

Kalabalıklar içinde yanlızlığı hiç yaşadın mı?

Sen, hiç analı babalı yetim oldun mu?

Sen, varlıklar içinde yoklukları çektin mi?

Sen, umduğun kapılardan hiç boş döndün mü?

Darmadağın, çarnaçar hurdahaş olmuşum.

Hal ahvalim yaman mı yaman,

Bırakmışım kendimi boz bulanık akan suların akışına.

Öylesine hasret kalmışım ki insanların dostça, kardeşçe kucaklaşmasına.

Şeref ve namuslar çok ucuza satılıyor.

İnsan görünümlü canavarlar, her geçen gün artıkça artıyor.

Neşe ve üzüntülerimi, paylaşacak dost gibi dost bulamıyorum!

Kalmışım bir başıma.

Anne senin zamanında da insanlar bu kadar zalim,

Bu kadar acımasız ve bu kadar gaddar mıydı?

Hangi sokağa giriyorsam karanlık!

Gözümün önünü zar zor görüyorum.

Kör değilim ama sanki bakar kör olmuşum.

Herkes sağır olmuş!

Feryad ile figanlarım duyulmuyor.

En yakınlarım bile beni anlamak istemiyor!

Kendi yağımda bile bırakmıyorlar kavrulayım.

 

Ahhh Anne!

Ne olacak bu içler acısı halim!

Beni anlayan sadece sen vardın!

Tatlı sohbetinle beni teselli ederdin!

Şimdi sen de yoksun.

Ne yapacağımı vallahi de billahi de tallahi de bilmiyorum

Üşümem geçecek mi?

Yine boncuk boncuk terliyebilecekmiyim?

Kemlik bilmeyen sevdalı gönlüm ısınacak mı?

Herşeyi bilen biriyken,

Şimdi niye hiçbirşeyi bilmeyen biri olmuşum.

Ben ve gönlüm ne zaman ısınacak anne?

 

Ahhh anne!

Yoruldum, üşümekten!

Yoruldum, boşu doluya doluyu boşa vuranları görmekten!

Yoruldum, sap ile samanı birbirine karıştıranlardan!

Yoruldum, ahde vefasızlardan!

Yoruldum, vicdan ve merhametini kaybedenlerden!

Yoruldum,  menfaatperest insanları görmekten!

Yoruldum, bindiği dalı kesenlerden!

Yoruldum, yediği tabağı kirletenleri görmekten!

Ama yorulmadım, insanlara faydalı olmaktan!

Ama yorulmadım, dost bildiklerimin, neşe ve üzüntülerini paylaşmaktan!

Ama yorulmadım, vicdanımın sesini dinlemekten!

Ama yorulmadım, gönüllere girmekten!

Ama yorulmadım, fikri güzel, gönlü güzelleri sevmekten!

Ama günü ve zamanı geldiğinde, onlar yorulacaklar, beni hor ve hakir gördükleri için...