TARİHTE SAVRULMAK BU OLSA GEREK
Daha birkaç yıl öncesine kadar müze denince akıllara tarihi ve sanatsal değerleri olan parçaların teşhir edildiği, insanların görmesi için sergilendiği bir yapı akıllara gelirdi
Daha birkaç yıl öncesine kadar müze denince akıllara tarihi ve sanatsal değerleri olan parçaların teşhir edildiği, insanların görmesi için sergilendiği bir yapı akıllara gelirdi. Şimdilerde ise Türkiye’de ki Müzeler artık dünya standartlarında araştırma ve irdeleme işlevlerinde etkin rol alırken Diyarbakır daha derin, gelişmelerin çok önünde çalışmalara imza atmaya devam ediyor. Dün ilk bölümünü yayınladığımız yazımızda Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Müzeler Şube Müdürü Ercan Alpay koordinatörlüğünde gerçekleştirilen çalışmalar arasında birde özellikle Cemil Paşa Konağı Diyarbakır Kent Müzesinde sergilenen paha biçilmez eserlerin hikayeleri de irdeleniyor. Bu eserler arasında Dünyaca ünlü Nişo’nun kavalı, Metropolit Cüppesinin üzerindeki haça uzanan koyunun gizemi, Şermin Cemiloğlu’nun o dönem moda Tasarım Defterinin günümüz çizimlerine parmak ısırtan modelleri, Hasbiye Işık’ın çok dersler veren diplomasının hikayesi ve daha birçok yaşanmışlığın esintilerine ulaşmak, onların soluğuyla soluklanmak mümkün. Cemil Paşa Konağı kent müzesi efsaneleri ve hikayeleri ile sizi canlı bir tarihin sayfaları arasında adeta uçuracak. Tabu bu hikayeleri Müzeler Şube Müdürü Ercan Alpay’ın ağzından dinlemek ise apayrı bir ayrıcalık.
Halen önemi tam kavranmamış ama günün birinde değerinin kıymetinin çok üzerinde olduğu anlaşılacak Diyarbakırlılık kavramının ne demek olduğu. Her sokağında efsane, her gediğinde yaşanmışlıkların varoluşunu tüm zerrenizde hissettiğiniz Diyarbakırlılık öyle ki hikayelerin ruhuna bile sirayet etmiş durumda.
Bu tarihin özel geçmişini ortaya çıkarmak için büyük gayretler sarf eden Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Müzeler Şubesi Cemil Paşa’nın konağında hikayelerin hikayesini günümüzün insanların ruhlarına nakşediyorlar. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Müzeler Şube Müdürü Ercan Alpay’ın ruhunda hissederek, mimiklerine kadar takındığı tavrı ile Cemil Paşa konağındaki tüm eserlerin hikayelerini dinlemek ise günümüz Diyarbakırlılarına Diyarbakır’ın ne demek olduğunu aktarıyor.
Bu müze, öyle bir müze ki tarihine tanıklık etmiş tüm objelerle birlikte o dönemde savrulmak, hikayelerinin hikayesi olmak ve yaşamak bu olsa gerek. İşte Ercan Alpay’ın eşsiz anlatımı ile bu eserlerin unutulmaması gereken, manalarla dolu hikayeleri:
Metropolit Cüppesinin üzerinde bulunan haça uzanan koyun:
İnançlar ve İnanışlar teması içinde efemera vitrinde sergilenmektedir. Günümüzde sadece 1 aile olarak Diyarbakır’da kalan Hristiyan Keldanilerin metropolit cüppedir. Cüppenin sırt kısmına altın plakalar ve simlerden yapılmış bir resim işlenmiştir. Resimde ışık demeti ortasında bir haç haçın üzerinde kurban pozisyonunda bir koyun görünmektedir. Haç üzerindeki kurban pozisyonundaki koyun Hristiyanlıkta milyonlarca kutsal resim arasın hiç karşılaşılmamış bir sahnedir. Meryemana kilisesinden Süryani papaz Yusuf bu resim hakkında “bizim için İsa Tanrının kuzusudur ve onun için kurban olmuştur” diyerek Hristiyanlıktaki katı Tanrı ve İsa ilişkisine tamamen duygulara hitap eden insani bir anlam katmaktadır.
Günümüz modacılarına parmak ısırtan Şermin Cemiloğlu moda Tasarım Defteri:
Cemilpaşa ailesi toplamı 2700 m2 olan konağın sahibi ve Diyarbakır’ın köklü ailelerindendir. Ailenin yaşam alanı olan evin dışa kapalı mimarisinden haremlik ve selamlık olarak ikiye ayrılmasından harem tarafında pişen yemeklerin sadece bir dolap vasıtasıyla selamlığa iletilmesinden geleneklerine çok bağlı bir aile olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Cemilpaşalar eğitime çok önem veren bir ailedirler de. Şermin Cemiloğlu’nun 1943 yılında Ankara’ya giderek üniversite eğitimine başlar1947 yılında eğitimini tamamlayan Şermin geri döndüğünde okulda hazırladığı bir defteri de yanında getirir. Defter bugün müzede Cemil paşa temasının işlendiği odada sergilenmektedir. Üzerinde Şermin hanımın adı ve 1943 – 1947 tarihi okunmaktadır. Defterin sayfalarına bakıldığında üzerine kıyafet tasarımların çizildiği görülmektedir. İşin erbabı modacıları bile kendine hayran bırakan bu defterin her sayfası farklı bir yaratıcılık ve saf bir yetenekle çizilmiştir.
Hasbiye Işık’ın Diplomasının önemi:
Müzenin Eğitim temasında birkaç başka materyale birlikte orta vitrinde durmaktadır. Bakıldığında yırtık silik bir ilkokul diplomasıdır. 1956 yılında Diyarbakır’ın Eğil ilçesi Birsin köyünde verilmiştir. Hasbiye Işık Askeri Işığın kızıdır Askeri Işık bölgedeki Nakşibendi tarikatının Halidiye kolunun önemli Şeyhlerindendir. Etki alanı Diyarbakır Ergani’den Mardin sınırına kadar uzanmaktadır. Bölgedeki birçok köy müritleri arasındadır. Şeyh Askeri Dine ve tarikatına bağlı olduğu kadar modern eğitime de önem veren biridir. Ulaşımı zor olan sapa bir konumda olan kendi ikamet ettiği Birsin köyüne bir okul yapılması için büyük uğraşlar verir ve o yılarda çok zor olmasına rağmen Birsin gibi bir dağ köyüne okul yaptırır. Şeyh Askeri bununla da kalmaz köydekilere örnek olması amacıyla kendi kızı Hasbiye’yi okula gönderir. Günümüzde Eğil ilçesinin Birsin köyünde okuma yazma oranı bilmeyenler sıfırdır. 80 yaşın üzerindeki neneler bile okuma yazma bilmekte ayrıca Birsin köyü Türkiye’nin en çok üniversite mezunu veren köylerinden biridir. Birsin köyünün çıkardığı doktor sayısı 60’ın üzerindedir birçok Hukukçu öğretmen hemşire bunun cabasıdır. Günümüzde bir Birsin’li Dünyanın en önemli bilim merkezlerinden biri olan NASA’da uzman olarak görev yapmaktadır.
Diyarbakırsporlu taraftarların Diyarbakır beyefendiliğini aktaran efsane fotoğrafı:
hiçbir yerde yayınlanmamış bu fotoğraf Müzenin geçici sergi salonunda durmakta. 50li yıların sonlarında çekildiği anlaşılan fotoğrafta Diyarbakırsporlu bir taraftar gurubunu görülmektedir. İlgiyle maç seyreden taraftarlar arasında kravatsız olan sadece birkaç kişi vardır. Fotoğrafı veren Cemal Babür Diyarbakır’da maçlarda asla küfür ve kötü tezahürat olmadığını maç günü tüm seyircilerin düğüne gider gibi hazırlanarak stadyuma gittiğini söylemektedir.
Tıkanmayan su süzgeçleri:
Diyarbakır Mimarisinde olmazsa olmazlardan biri avlu içindeki havuzdur. Diyarbakır sivil mimarisini en güzel ve en büyük örneklerinden bir olan Cemil Paşa Konağı geleneksel Diyarbakır mimarisini çok iyi yansıtan bir yapıdır. Selamlık avlusunda biri devasa eyvanın içinde diğeri de avlunun ortasında iki büyük havuz vardır. Suyun asıl kaynağı eyvandaki havuzdur buradan akan su bir kanal vasıtasıyla avlu ortasındaki havuza aktarılır. Ancak her iki havuzu biri birine bağlayan kanal tam orta kısmında yuvarlak ve labirentimsi bir forma girmekte üsten bakıldığında yerde oturmuş elleri havada sitilize edilmiş bir insan fiğürünüde andırmaktadır. Bazı düşünürler birinci Havuzun doğumdan önceyi, ortadaki iki havuzu birleştiren labirentsi bölümün yaşamı, suyun döküldüğü havuzun ise ölümü temsil etiğini söylerler. Bununla birlikte farklı bir görüş ise bu ortadaki bölümün bir mimari öğe olduğunu, Eyvandaki havuzdan akan suyun o kadar berak olmasına rağmen içindeki kirliliği bu ortadaki öğe ile arıtarak yani bir su süzgeci görevi yaparak avludaki havuza tertemiz su olarak aktarıldığını belirtirler. Gerçekten de ortadaki stilize insan figürünü andıran bölümde bir sürü pisliğin biriktiği ve Avludaki havuza tertemiz suyun aktığı görülmektedir. Müze uzmanları her iki görüşün haklılık payı olduğunu, insanların yaşarken kirlendiği amacın diğer dünyaya tertemiz gitmek olduğunu bu sembolün ise her iki görüşe de çok iyi uyduğunu bu yüzdende bu anlamlı figürü müzenin sembolü yaptıklarını söylüyorlar
Duvarda dönen dolabın hikayesi:
Diyarbakır Kent Müzesi olarak işlevlendirilen Cemil Paşa Konağı haremlik ve selamlık olarak iki ana bölümü vardır. Bu tarz bir mimari Osmanlı dönemi mimarisinin genel özeliklerindendir. Harem kısmı ev halkının hayatını geçirdiği bölümdü. Selamlık ise erkek misafirleri ağırlamak için kullanılırdı. Misafirlere ikramlar, haremlik kısmı ile selamlık kısmı arasında yer alan kendi etrafında dönen bir dolap yardımı ile yapılmaktaydı. Böylece erkekler ve kadınlar biri birlerini hiç görmeden haremlik ve selamlık arasındaki bu dolap kanalıyla bağlantı sağlarlardı. Tabi bu tabakların gidiş ve gelişleri sırasında haremlik ve selamlık arasındaki haberleşme de buradan yapılırmış. Haberleşmek isteyen gençlerin iletişim posta kutusu yani hediyeler, pusulalar bu dolaplar sayesinde karşı tarafa iletilirmiş. Bu yüzden Türkçeye gizli kapaklı işler yapıldığını ifade eden “burada ne dolaplar dönüyor” deyimi bu dönen yemek dolaplarından türemiştir. Cemil Paşa konağında da haremlik ve selamlık arasında yer alan dolap bu yemek aktarım dolaplarının en güzel örneklerinden birisidir. AHMET BEŞENK