6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli meydana gelen, on binlerce vatandaşın hayatını kaybettiği ve yüz binlerce kişinin de yaralandığı depremlerin ikinci yıldönümünde, Türkiye'nin önde gelen yer bilimcilerinden Prof. Dr. Naci Görür, önemli açıklamalarda bulundu. Görür, özellikle Marmara Bölgesi'nde önümüzdeki 30 yıl içinde 7 ve üzeri büyüklükte bir deprem olma olasılığının yüzde 47 olduğunu vurguladı ve Türkiye genelinde deprem hazırlıklarının artırılması gerektiğini ifade etti.
Prof. Dr. Görür, Türkiye'nin sismik haritasını değerlendirirken, Erzincan, Tunceli ve Bingöl arasındaki Yedisu fay hattına dikkat çekti. Bu fayın 250 yıllık bir döngüde deprem ürettiğini ve son büyük aktivitenin 1790'larda gerçekleştiğini belirterek, bu bölgenin önümüzdeki dönemde yüksek risk taşıdığını söyledi. Ayrıca Bingöl Karlıova ile Göynük arasında ve Bitlis Zagros kenet kuşağında da büyük bir deprem riskinin bulunduğunu ve bu bölgelerin göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade etti.
NTV'nin aktardığına göre, Marmara Denizi'nde büyük bir deprem ihtimaline değinen Görür, Amerikalı jeolog Parsons ve ekibinin yürüttüğü çalışmalara göre, 1999'dan bu yana bölgede her an büyük bir deprem olabileceğini ve son yapılan çalışmalarda bu olasılığın yüzde 47'ye düşürüldüğünü belirtti. Görür, bu bilgiler ışığında, bölgedeki yapı stoğunun yüzde 60'tan fazlasının deprem dirençli olmadığına ve bu durumun ciddi bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekti.
Görür ayrıca, Türkiye'nin deprem ülkesi olduğunu kabul ederek, ulusal çapta depreme dayanıklı kentlerin inşa edilmesi gerektiğini, bu sürecin depreme hazırlık bakanlığı kurularak daha sistemli bir şekilde yönetilmesi gerektiğini öne sürdü. Türkiye'nin bu alanda gelişmiş ülkeleri örnek alması gerektiğini, çünkü bu ülkelerin bilgi ve teknoloji kullanarak deprem kaynaklı insan kayıplarını minimize ettiğini vurguladı.
Prof. Dr. Görür, Türkiye'nin bu konuda daha fazla kaynak ayırması ve depreme hazırlıklı bir yapılanma içerisinde olması gerektiğini, bu sayede büyük depremlerin yol açabileceği zararların önüne geçilebileceğini belirtti. Bu tür hazırlıkların sadece yapısal değil, toplumsal bilinç ve eğitim düzeyinde de güçlendirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.