KÜLTÜR BAKANLIĞI-MESAM VE SANAT!..!..
GÖNLÜMCE El emeği, göz nuru budur sanat, sanatçı, Kimi eliyle işler kimi edebiyatçı
GÖNLÜMCE
El emeği, göz nuru budur sanat, sanatçı,
Kimi eliyle işler kimi edebiyatçı.
Hayranlık uyandıran görünen eserlerdir,
Ustaları tarihe yazılan kimselerdir!..
MM
SÖZ GELİŞİ
KÜLTÜR BAKANLIĞI-MESAM VE SANAT!..!..
16 Yıl önce yayınlandı yerel gazetelerde günlük yazılarımız, şiirlerimiz ve daha sonraki yıllarda kitaplarımız, o günden bugüne yerel manada bazı kişilerin dikkatini çektik, yazılarımızı okudular beğendiler, şiirlerimizi de beğendiler, bazıları şiirlerimizi “bestelemek” istediler, bunların arasındadır Hayri Yoldaş, Ali Atilla Sütşurup, Tanju Demirkol gibi isimler…
Beste yapmak için bizden izin isteyenlere: “ticari amacın yoksa şiir senindir” dedik, çünkü bizim yazdıklarımızdan bir ticari beklentimiz yoktu, ortaya değişik makamlarda bazı türkü ve ilahiler çıktı, kadim dost Hayri Yoldaş bestelediği “bibi” türküsünü kayıt altına aldı ve bize “MESAM” üyesi olmamız için tavsiyede bulundu, çünkü “bu kuruluşa üye olanların ve eserlerinin tanınması gibi bir yararı var” dedi.
Gazetelerde “günlük” yazılarımız 2005 yılından bu yana devam etti, bunlardan birisi iki baskı yapılarak kitaplarımız okurlarımızla buluştu, nedense bizden haberdar olması, bizlerle ilgilenmesi gereken başta Kültür Bakanlığı olduğu halde resmi zevat, ne zamanki biz kitaplarımızı imzalayarak kendilerine “takdim” etmek üzere ziyarete gittiğimizde an itibariyle resim çektirerek bizden haberdar oldular.
Oysa biz “önderi olmasak da “kanaat” sahibi idik, buna rağmen sık sık dile getirmişliğimiz var:”biz yazdık, biz okuduk” ne yaptı isek “önemli” gördüğümüz bazı yazdıklarımıza bile ilgilerini çekemedik bu resmi zevatın, bir örnek verecek olursak: “Mardin kapı kabristanındaki kitabesini Süleyman Nazif’in babası Sait Paşanın yazdığı, banisinin Sahabeler Camisinin iç kısmında mezarı bulunan Mahmut Paşa’nın olduğu “tarihi eser namazgahın” yıkımı ile ilgilenmediler.
Nihayet, ismimizin MESAM kayıtlarında üye olarak yazılmış olması Kültür Bakanlığının “sosyal destek” kapsamına alınmamızı sağladı, yani Kültür Bakanlığı bizden haberdar oldu ve “bin” lira ile desteklenmiş olduk, bu parayı hafife almıyoruz, hatta önemsiyoruz bile, çünkü nihayet bu sebeple “bilindik” diye seviniyoruz.
Teselli kaynağımız ise ünlü ozan “Aşık Veysel Şatıroğlu” oldu, bu zat bir “halk çocuğudur” yaşadığı “ zamanlarda “yerel” kültüre uygun olarak giyinmiş ancak kılık kıyafetinden ötürü Ankara’ya alınmamış, demek ki bizim de bu dünyayı terk ettikten sonra yıllar geçecek ve nihayet bugün bize reva görülen“yanlış” o zaman anlaşılacak.
Merhum Kısakürek’de “bir gün anlaşılır şiir” derken sanırım bu durumu kast etmektedir, şunu özellikle dile getirmek durumundayız bizim yazdıklarımızdan maddi bir beklentimiz zaten yok, ancak yazdıklarımızın kaale alınması en büyük beklentimizdir, “Peygamberler ve Sahabeler şehri Diyarbekir” sevdamızdan öte siyasi bir ideolojimiz de yok, üstelik siyasetten ve siyasilerden ırak durmaya çalışıyoruz.
Biz zaten “ömrümüzün son demini” yaşıyoruz, nitekim “veda” şiirimizin girişinde “can kuşu kafesten uçar elbette” derken bir gerçeği dile getirmiş olduk, ama neden henüz hayatta iken bazı güzellikleri görmeyelim, neden Diyarbekir’imize gereken kültürel ilginin gösterilmiş olmasını görüp alkışlamayalım?
Selam ve dua ile.