Kobanê Davası Diyarbakır'da protesto edildi
HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş'ın da aralarında olduğu 18'i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası karar duruşmasına ilişkin DEM Parti Diyarbakır il örgütü basın açıklaması düzenledi
Mizgin TABU - HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında olduğu 18’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası karar duruşmasına ilişkin DEM Parti Diyarbakır il örgütü basın açıklaması düzenledi. Açıklamada “Kobanê Davası siyasi saiklerle oluşturulmuş ve ifade özgürlüğünü ihlal etmiştir. Kumpaslar, haklı davamızı asla geriletmeyecek.” denildi.
2014 yılında IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleştirilen eylemler gerekçesiyle, kamuoyunda Kobanê Davası olarak bilinen ve HDP önceki dönem Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden davanın karar duruşması öncesi Mahkemenin vereceği karara ilişkin Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Diyarbakır il örgütü tarafından DEM Parti Diyarbakır il binası önünde yapılan açıklama ile protesto edildi. Açıklamaya DEM Parti Diyarbakır il eşbaşkanları Pınar Sakık Tekin ile Abbas Şahin, DBP Diyarbakır il eşbaşkanları Sultan Yaray ile Şirin Gürbüz ve çok sayıda partili katıldı.
Yapılan basın açıklamasını DEM Parti Diyarbakır il eşbaşkanı Abbas Şahin okudu. Şahin, bu topraklarda yaşayan Kürtlerin uzun yıllardır baskı ve zor politikalarına maruz kaldığını belirterek şunları dile getirdi, “Ortadoğu’nun en kadim ve otantik halklarından olan Kürtler, 20 yüzyılın başlarında değişen dünya sisteminde imparatorluklar parçalanarak yerlerine yapay ulus devletler inşa etme sürecinin başlamasıyla beraber bir halka olarak varlıkları tartışılır duruma getirilmek istenmiştir. Ulus devletlerin homojen toplum inşa etme politikaları gereği siyasi sınırlar içerisinde tüm halklar, inançlar, kültürler ve farklı etnisiteler baskı, zor ve kırım yöntemleriyle tektipleştirilmeye çalışılmıştır. Cumhuriyetin kurucu unsurlarından olan Kürt halkı bu politikalara en çok maruz kalan halk oldu. Bir halk olarak varlığı yok sayıldı, dili ve kültürü asimile edilmeye çalışıldı. Buna karşı duranlar ise ya anavatanından sürgün edildi ya zindanlarda ölüme terk edildi ya da yaygın bir şekilde görüleceği gibi toplu katliamlardan geçirildi.”
‘Her daim aktif bir mücadele içerisinde oldu’
Yaşanan tüm baskı politikalarına karşı Kürtlerin ve demokrasi güçlerinin uzun yıllardır süren demokratik mücadelesine dikkat çeken Şahin konuşmasına şöyle devam etti, “Durum böyle olmasına rağmen özgür ve eşit yaşamı esas alan ve bunun üzerinden örgütlenen Kürt halkı ve devrimci demokrat güçler hiçbir dönem ve tarihte bu baskı ve zor politikalarına boyun eğmedi, her daim aktif bir mücadele içerisinde oldu. Son 50 yıldır verilen demokrasi ve özgürlük mücadelesi bunun en temel göstergesidir. Eğer bugün demokrasi, adalet, hak ve hukuktan bahsediliyorsa, Kürdün varlığı, dili, kültürü kabul ediliyorsa bunun temel kaynağı bu mücadele içerisinde verilen bunca bedel ve bu mücadelenin haklılığıdır. 2016 yılında basında ve kamuoyunda Kobani Kumpas Davası olarak bilinen operasyonlarla HDP’nin eşbaşkanları ve MYK üyeler da aralarında olduğu onlarca siyasetçi tutuklanmıştır.”
‘Demokrasinin geleceği karanlıklara teslim edilmemelidir’
Şahin devamında ise şu çağrılarda bulundu, “Bizi, yaptığımız demokratik siyasetle yargılamaya çalışan bu hukuksuz kanunsuz sistem arkasına bir dönüp baksın. Nasıl ki daha önceki operasyonlar, kumpaslar ve davalar haklı mücadelemizi geriletemedi, aksine mücadelede ne kadar haklı olduğumuzu gösterdi; bundan sonra da böylesi kumpaslar mücadelemizde bir adım geri attıramayacaktır. Buradan Kobani Kumpas Davasında tutuklu bulunan tüm arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyoruz. Direnişiniz bizim için çok anlamlıdır. Bize devrettiğiniz bayrağın sürekli dalgalanacağını bilmenizi istiyoruz. Çünkü haklıyız çünkü kazanacağız. Buradan çağrımız bu hukuksuzluğun bir an önce ortadan kaldırılıp demokratik siyaset üzerinde kurulmak istenen baskıdan vazgeçilip ülkenin ve demokrasinin geleceği karanlıklara teslim edilmemelidir” dedi.