?>

KEÇİ BURCU HİKAYELERİ -1-

BİR TÜRKÜNÜN DOĞUŞU (AH BİBİ AH!

ÖZEL HABER - 4 yıl önce

BİR TÜRKÜNÜN DOĞUŞU (AH BİBİ AH!..)Daha önceki zamanlarda yazılan, kitaplık çaptaki hikayelerimizi bundan böyle Çarşamba günleri bu gazetede, bu sütunda okurlarımızla buluşturmak istedik, bazısı daha önce yayınlanmış olsa da bu hikayelerin çoğu ilk defa yayınlanacaktır.Bugün “Bestekar Hayri Yoldaş” dostumuz tarafından bestelenen ve Diyarbekir’lilerin beğenisini kazanan “ah bibi” türküsünün hikayesini sizlerle paylaşalım istedik.Şöyle ki, bu hikaye uzun yıllar önce Diyarbekir’den uzakta yaşamış olan birinin” sanki” anlatımından oluşmuştur:Yıl 1960'lar, rakam olarak tam hatırlayamıyorum, o zamanlar resmi yollardan işlem yaparak Almanya'ya gidişler henüz başlamamıştı, ama bu ülkeye gitmek, yerleşmek arzusu içimi kasıp kavuruyordu, küçükken okul kitaplarında okuduğum "Bremen mızıkacıları" içimde bir merak uyandırmıştı, Bremen’e gitmek istiyordum.Gerçi Diyarbekir'i de seviyordum, çünkü bu şehirde doğmuş, büyümüştüm, küçelerinde çelik çomak oynamış, birdirbir demiş ana ana birinci, gago kıtto soro soro sor peynir gibi çocuksu oyunları oynamış, kırmızı yumurta tokuşturmuş, delikanlılık çağıma gelmiştim.Yaz aylarındaki "toprak dama taht" kurup yatarken duyduğum hazzı biliyordum ihtimaldir ki Bremen’de  bulamazdım, Almanya’nın bir başka şehrinde de bulamazdım.O zamanlar sanki moda idi, cebinde biraz para bulan gençlerin ver elini İstanbul diyerek evlerinden kaçmaları, ama ben onlar gibi yapmayacak, Almanya'ya gidecektim, nasıl olsa İstanbul'a her zaman gidebilirdim.Arayan bulur derler ya, duydum ki lisede bir Alman hocası varmış, bu kişi su katılmamış bir Alman imiş, Diyarbekir'de evlenmişti, istediği zaman gidebiliyordu ülkesine, okuluna gittim kendisini buldum meramımı anlattım, beni ilgiyle dinledi:- Seni götürürüm ama ben ne kadar kaldıysam sende o kadar kalacak vebenimle döneceksin, söz veriyor musun?- Söz dedim öğretmenim, söz, vallahi de söz, billahi de söz..- Tamam dedi, bir ay sonra gideceğiz, kendisine:- Öğretmenim dedim, benim seninle Almanya'ya geleceğimi kimseye söyleme, hele babama ve abime hiç söyleme, duyarlarsa bırakmazlar, gittikten sonra beni İstanbul'a kaçtı sansınlar, nasıl olsa seninle döneceğim.- Böyle şey olmaz, bunu sen söylemelisin, sana söz verdiğim için ve sende bana dönüş sözü verdiğin için seni götüreceğim.O bir ayı iple çekmeye başladım, bu arada biraz param olsun istedim, bir ay içinde çalışarak bir miktar para topladım, gideceğimiz günden bir gün önce babama:- Baba, bana biraz para verir misin?.- Ne yapacaksın parayı?- Para ne yapılır, harcanır, ama öyle boş yere harcamayacağım, kendime üst baş alacağım, bir takım elbise diktirmek istiyorum, kunduralarım eskimiş, eşin dostun içine çıkamıyorum deyince babam gülümseyerek:- Öyle değil ama öyle olsun, al sana bin lira, sakın bu parayla İstanbul'a falan kaçayım demeyesin..- Yok baba, İstanbul kim ben kim?Öğretmenin sözü boşlukta kalsın istemedim “mırıldanarak” belki Almanya’ya gidebilirim dedim, babam bunu işitmedi sanırım.Ceplerim ısınmıştı, gidiş yol paramı da o öğretmen karşılamıştı, ilk defa uçağa biniyordum, Diyarbekir'den İstanbul'a, oradan Münih'e uçakla gitmiştik, uçak havalanırken yukarıdan Diyarbekir'i son bir kez görmek istedim, söylerlerdi de görmediğim için merak ederdim, gerçekten bir "kalkan balığı"nı andırıyordu Diyarbekir surları, hayran hayran baktım ve bir ara "acaba gitmesem mi?" diye şüpheye de kapıldım, ama yok yola çıkmıştım bir kere, kararımdan ve sözümden dönemezdim...Bremen şehrine olan merakımı anlatmıştım öğretmene, beni oraya gönderdi ve bir tanıdığının adresini verdi, kafamda kurduğum planı gerçekleştirecektim, Diyarbekir'e dönmeyecektim, yanına gittiğim Alman'a bana bir iş bulmasını Almanca bilmesem de öğrenebileceğimi anlatmaya çalıştım ve kaçak olarak bir fabrikada bulunan işe girdim..Bir Alman kızıyla evlendim, çocuklarımız oldu ve ben tam elli yıl Diyarbekir'den uzakta kaldım, Alman vatandaşı olmuştum eşimden ötürü, çocuklarım da hep Alman vatandaşı olarak kayıtlara geçtiler, emekli olduğumda Diyarbekir'e gitmek, orada neler olmuş, doğup büyüdüğüm şehirde neler yapılmış öğrenmek arzusu içime düştü.Evimizin içinde bulunduğu "Şeftali Sokağı"nın adı değişmiş, bir gayri müslimin adı yazılmıştı, Diyarbekir'de ailemden hiç kimse kalmamıştı, hepsi ölmüş Mardin kapı kabristanındaki yerlerini almışlardı, yalnız Almanya'ya giderken bir bibim vardı, bibim o zamanlar küçücük bir kız çocuğu idi, onun izini buldum.Sur içi ne hal olmuştu Allah'ım, o saray yavrusu evlerin çoğu yıkılıp gitmiş, yerlerine tuğladan dört beş katlı “ucube” binalar yapılmıştı, küçelerde çöpten, pislikten geçilmiyordu, halbuki Diyarbekir'in küçeleri çok temizdi, hem belediyenin çöpçü kadınları süpürürdü, hem de evlerde hanımlar sabah namazından hemen sonra küçe kapılarının önünü sulayıp süpürürlerdi de o küçeye döşenmiş parke taşları masmavi parlak bir renk alırdı,  bazı tarihi evler sahiplenilmediği için yıkılmış öyle harabe halde kalmıştı, bense yıkılmıştım bu gördüklerim karşısında, gittim bibi'mi buldum, önce beni unutmuştu, sonra hatırladı da:- Biz seni İstanbul'a kaçıp gittin sanmıştık, demek ki senin ucun Almanya'lara çıkmış öyle mi?- Evet öyle! dedim.- Anlat bakalım Almanya nasıl bir yer, orası mı güzel, burası mı?- Giderken burası güzeldi, şimdi orası güzel!..- Bu nasıl söz, anlamadım anlat bakalım!..İçimi dökmeye kararlı idim, şöyle dedim:Yıkılmış eyvanım, çökmüş çardağım,Havuşu arayıp dururam bibi.Yok olmuş habenem, çömlek çanağım,Bu yüzden başıma vururam bibi.Bibim:- Siz şuna bakın hele, nasıl da şair olmuş, şiir gibi konuşuyor, susma söyle bakalım daha neler yok olmuş Diyarbekir'de?Dinle beni bibi, dinle derdim var,Tanınmaz bir hale gelmiş bu diyar,O eşsiz kültürü kitaplar yazar,Amid'i gezerken ağlaram bibi.Bibim de duygulanmıştı, benim gözyaşlarımı görünce o da dayanamadı ve ağlamaya başladı, çok güzel söylüyorsun hep bu kadar mı?Her küçede bir kaç yıkık ev vardır,Suri içi maziye sanki mezardır,Dicle'yi dinle bak hep ah-u zar'dır,Derdiyle dolaram taşaram bibi.Susmuştum, dolu dolu idim ama istiyordum ki bibim beni söyletsin, onun başını ağrıtmak istemesem de içimi dökmek arzusu söyletiyordu:Görsen tanımazsın bu şehri bibi,Yeryüzünün küçük mahşeri gibi,Yerlisi diyarın olmuş garibi,Saçımı, başımı yolaram bibi.-Vah benim bahtsız yeğenim vah, sen ne zaman geldin ki bu kadar dertlendin, biz bu şehirde yaşıyoruz ama bu kadar dertlenmemişiz:Camiler ayakta, evleri hasta,Kimse su içmiyor pahırdan tasta,Yarim ölmüş gibi yüreğim yasta,Bir bitmez matemi tutaram bibi.Hem böyle söylüyor, hem de bibime bakıyordum, nasıl da yaşlanmıştı, babam öldükten sonra onun acısı içine çökmüş, herkes evini buralardan başka taraflara götürürken o Diyarbekir'de kalmıştı.Kurumuş kastalın Hamravat suyu,Sökülmüş havuzlar, kapanmış kuyu,Araram damdaki rahat uykuyu,Ayrılmış taht'ımla, sıtara'm bibi.- Nasıl ayrılmasın ki tahtla sıtara, kimi başka şehire göç etmiş, kimi sur dışına çıkmış, böylece damlar yıkılırken taht da sıtara da toprağın altında kalmış kardaşımın oğlu!..Tanımaz oldular küçeler beni,Terk ettik Esfel’i, şu Ben-usen'i,Çevirdik varoşa evli bedeni,Resmini duvara asaram bibi.- Yalnız benusen midir terk edilen, Esfel bahçeleri de varoşa döndü kardaşımın oğlu, kim nereyi kaptı ise orasını sahiplendi, memleket sahipsiz kalınca haliyle böyle oldu.Mazğananın yeri apartman olmuş,Zerzemin temelde kalmış kaybolmuş,Şeyh Mehmet düzlüğü dostlarla dolmuş,Geldim fatihalar sunaram bibi.- Ah civanım ah, senin bırakıp gittiğin Diyarbekir bu Diyarbekir değildi, o zaman komşuluk vardı, dostluk vardı, insanlık vardı, şimdi kimse kimseyi tanımıyor ki, doğru dedin yeğenim Diyarbekir o zamanlar güzldi.Kavurma nıkrayla ebedi küsmüş,Sarı tunç mangallar sanma ki süsmüş,Kele paça hasreti içime düşmüş,Bu hasret közünde yanaram bibi.- Yan benim kardaşımın oğlu yan, sen derdini dile getirirken beni de dertlendirdin, nasıl düzmüşsün öyle sözleri bir araya, yoksa sen orada şair mi olmuşsun?Nerde kekom, nerde dayzam bilmiyem,Yıllar oldu ben yürekten gülmiyem,Aksın göz yaşlarım aksın silmiyem,Dicle nehri gibi çağlaram bibi.- Belli oldu ki kardaşımın oğlu bu destan bitmeyecek, bu hasret, bu dert son bulmayacak, bari sen sözlerini bitir de sana lebeni aşından vereyim.Şerbet üsküreyi arasın dursun,Zaman saatini maziye kursun,Bu şehri sevenler bize buyursun,Hepsine kul köle oluram bibi.Yüreğine sağlık, kardaşımın oğlu, senin bu söylediklerini benim bir komşum var, onun da Hayri diye bir oğlu var, saz çalıyor, Diyarbekir türküleri, hem de Celal'den söylüyor, ona söyleyeyim türkü yapsın türkünün adını da "Ah bibi" koysun!..Selam ve dua ile.
Haftanın Öne Çıkanları

“TEMBEL KİŞİ ALLAH’IN SEVMEDİĞİ KİŞİDİR!..”

2021-03-19 00:10 - ÖZEL HABER

İksir Milano Diyarbakır Buz Lazer Epilasyon Merkezi

2021-03-22 12:58 - ÖZEL HABER

ORMAN YOLU YAPTIRILACAK

2021-03-22 08:10 - GÜNDEM

DENETİM YOK KORONA YÜKSELİŞTE

2021-03-23 00:03 - ÖZEL HABER

BAĞCILAR MAHALLESİ İLÇE OLMAYA ADAY

2021-03-23 19:25 - DİYARBAKIR

M. SAİT MERMUTLU’NUN “SEYYİD MÜNİR BABA” KİTABI!.

2021-03-22 00:10 - ÖZEL HABER

KAYMAKAM BEŞİKCİ, ESNAFLA BİR ARAYA GELDİ

2021-03-23 19:44 - ÖZEL HABER

KATİL KİM?

2021-03-20 12:42 - ÖZEL HABER

İHATA DUVARI YAPILACAK

2021-03-22 08:15 - GÜNDEM

KEÇİ BURCU HİKAYELERİ -1-

2021-03-24 08:14 - ÖZEL HABER

İlgili Haberler

Diyarbakır’da toplu taşıma ihalesi iptal edildi; Gözler Büyükşehir'de

14:51 - ÖZEL HABER

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Sosyal Yardım Kartına Büyük Talep; Başvuru Şartları Neler?

21:05 - ÖZEL HABER

Günün Manşetleri

Hastaneye ulaşamayan vatandaş için seferber oldular 

13:55 - DİYARBAKIR

Market alışverişinde gezmeye paydos; 50 bin ürünün fiyatları tek sitede

12:35 - EKONOMİ

Diyarbakır’da depremzedeler sevdiklerinin hatırasını yaşatıyor

12:00 - DİYARBAKIR

Bucak’tan Van’a destek mesajı

11:52 - DİYARBAKIR

Diyarbakır’ın tarihi başarısı gölgede kaldı

11:16 - DİYARBAKIR