'GEÇ KALINMADAN…'

Son dönemlere damgasını vuran uyuşturucu, bahis, kumar, eğitim alanındaki başıbozukluk ve daha birçok toplumsal facianın ana karakteri konumunda olan kötü alışkanlıklar HÜDA-PAR'ın merceğinde

Son dönemlere damgasını vuran uyuşturucu, bahis, kumar, eğitim alanındaki başıbozukluk ve daha birçok toplumsal facianın ana karakteri konumunda olan kötü alışkanlıklar HÜDA-PAR’ın merceğinde. Bölgede ve Diyarbakır’ı da yakından etkileyen Cazibe merkezi konusundan tutun Diyanetin işleyişine kadar birçok konuda HÜDA-PAR Diyarbakır İl Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu gazetemizi ziyareti sırasında birçok konuda görüşlerini açıkladı. Açıklamada Eğitim alanında yaşanan sıkıntılarla birlikte Türkiye’nin en genç nüfusuna sahip Diyarbakır’da başta uyuşturucu olmak üzere birçok konuda S.O.S verildiğine dikkat çekti ve bir an önce girişimlerde bulunulmasının elzemliğinden söz etti.

HÜDA-PAR Diyarbakır İl Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu, İl Başkan Yardımcısı Metin Turan ve Yenişehir İlçe Başkanı İbrahim Yaz, gazetemizi ziyaret ederek gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Başta uyuşturucu, fuhuş ve gayri ahlaki alanlardaki yozlaşmalardan söz eden  HÜDA-PAR Diyarbakır İl Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu, 28 Şubat, 15 Temmuz darbe girişimi ve daha birçok konuda açıklamalarda bulundu.

İşte o açıklamadan bazı başlıklar:

‘MÜCADELE HERKESİMİN BOYNUNUN BORCU’

“Diyarbakır çok büyük badireler atlattı geçmiş dönemlerde, 6-8 Ekim olayları, çukur-barikat siyaseti, 15 Temmuz gibi işbirlikçi, emperyalist bir darbe ile karşı karşıya kaldık. Bu dönemlerde de gerçekten Kürt halkı büyük bedeller ödedi. Bunların yarattığı sıkıntıların giderilmesi, esnafın durum gibi ha keza buna benzer konularda birçok kez raporlar yayınladık, açıklamalar yaptık. Kısmen çözüm olduk fakat şu anda gelinen aşamada bölgemiz büyük sıkıntılar var. Mesela Cazibe merkezleri alalında onlarca proje alınmıştı, bir yıla yakın bir süredir bu projeler onaylanmadığı gibi olumlu, olumsuz bir cevap ta verilmedi. Oysaki bu projelerin onaylanması halinde 10 Binlerce kişiye iş alanları açılacaktı, istihdam oluşturacaktı, hükümet bunu askıya aldı. Bu yapılan doğru değil, hükümet burada bu tür projelerle yatırımın önünü açmazsa biz bir kalkınma elde edemeyiz. Eğer Bölgemizde ve Diyarbakır’da işsizlik ortalamanın iki katını geçmiş ise burada ciddi bir problem var. Eğer bölgemizde uyuşturucu ticareti, uyuşturucu alışkanlığı diğer illere göre çok fazla artmışsa burada oturup bu bölgede veyahut ilimizde sorumlu olan herkes, hangi siyasi parti, hangi STK, hangi Medya kuruluşu olursa olsun mu meseleyi ciddi bir şekilde masaya yatırması lazım ve bu konunun önüne geçebilmesi için gerekli hassasiyeti göstermesi gerekir. Bahis, kumar dâhil her türlü yasadışı konu artış göstermiş durumda, hükümetin bu konularda ciddi adımlar atması gerekiyor. Belirttiğimiz bu tüm olumsuzluların artmasında örgütünde çok büyük katkısı var. Bir neslimiz bu illetler yüzünden yok olmaya doğru gidiyor, genç nüfusumuz Türkiye ortalamasının üstünde üstelik. Bu genç nüfusumuza istihdam alanları, sosyal alanlar açmazsanız ALLAH muhafaza şu anda görüldüğü uyuşturucu, fuhuş gibi yollara girerler ve hepimiz kaybederiz. Dolayısıyla bu konuda hükümet sonuç alıcı adımlar atmalı.”

‘MAĞDURİYETLER GİDERİLMELİ’

“Türkiye’de Cumhuriyet kurulduğu günden günümüze değin kurumlar ideolojik kurulduğundan dolayı genelde Türk milliyetçiliği ve laiklik üzerine bunlar inşa edildi. Yani halkımızın inancına aykırı ve aynı zamanda Türkiye toplumunu oluşturan halkların etnik kimliğini göz ardı eden bir durum bu. Dolayısıyla bu iki temel üzerine birçok mağduriyetler yaşandı. Bu sorunları etnik kimlik dolayısıyla Kürtler yaşadı, laiklikle de İslami kesim yaşadı. 28 Şubat bunun son örneklerinden bir tanesidir ve halende tahribatları devam etmektedir, 28 Şubat mağdurlarının mağduriyetleri de halen giderilebilmiş değil. Ak Partinin gelmesiyle kurumlarda hafif bir kıpırdama oldu ama özellikle eğitimde sınıfta kalındı, bugüne kadar en çok bakan değiştiren kurumların başında Milli Eğitim geliyor.  Maalesef ki Milli Eğitimin müfredatını incelediğimizde halkımızın inancıyla, örfüyle, adetimizle kesinlikle alakası olmayan bir eğitim çocuklarımıza veriliyor. Dolayısıyla böyle bir eğitimden geçen çocuklarla bu ülke çok fazla fayda sağlamayacağı veya ilim, bilim adamı yetişmediğinin de en güzel göstergesidir, ispatlayan bir husustur.”

‘5 YIL ÖNCE YANLIŞLIKLARI GÖRDÜK VE…’

“Biz HÜDA-PAR olarak bu eksik, yanlış uygulamaları 5 yıl önce gördük, parti olarak siyasi alanda çalışmalara başladık. Var olan sorunlara gerçek mahiyette çözümler bulunmak isteniyorsa çözüm bellidir. 1.si insanı ana eksenimize alacağız. İnsanın diline, ırkına, mezhebine bakmadan ALLAH’ın yaratmış olduğu insan olması ashabı ile değer verilmesi, temel hak ve hürriyetlerin tanınması lazım. 2.si adalet ilkesidir. Bu ülkede yaşayan herkese adil bir şekilde yaklaşmak lazım. Biz bu iki ilkenin Türkiye siyasetinde olabilmesi için çaba sarf etmeliyiz. HÜDA-Par olarak biz yapılan yanlış uygulamaları sık, sık dile getiriyoruz, doğru yolu da göstermeye çalışıyoruz. Kendiniz için istediklerinizi kardeşiniz içinde istemeniz lazım, mademki bu ülkede Türkler ve Kürtler bin yıldan fazladır beraber yaşıyoruz, kader ortaklığımız var, diğer milletlerden farklı olarak bir birlikteliğimiz var, iyi günde, kötü günde de bunu göstermişiz, cephede savaşmış atalarımız, şehit olmuş, şimdi biz bunları görmezden gelemeyiz. Fakat bunu görmezden gelen bir Kemalist sistem var, ulusalcılık, milliyetçilik, ırkçılık yapan bir sistem var. Biz diyoruz ki 21. Yüz yılda artık siz Türkiye’yi bu mantıkla yönetemezsiniz, dolayısıyla var olan sorunların kaynağında Kemalist sistem var, Kemalist sistemin değişip, dönüştürülmesi lazım. Yani siz gidip Batının kötü ahlakını alarak değil bilim ve teknolojisini alarak gelişilebilir ancak. Bu eksikliklerin giderilebilmesi için planlı, projeli, orta ve uzun vadeli planlar yapması lazım.”

‘DİYANET ÖZERK BİR YAPIYA KAVUŞMALI’

“Bize göre Diyanet özerk bir yapıya kavuşmalı. Mademki Türkiye laik bir ülke, Diyanet gibi bir kurumun vasıtasıyla Türkiye’de ki dini inancı, yaşayışı kontrol altına almak doğru değildir, bu kendi ilkeleri ile çelişen bir durumdur. Dolayısıyla Diyanetin bağımsız olması lazım, bağımsız olacak ki çok daha iyi hizmetler yapabilsin. Bir noktada Diyanet bir 15 – 20 öncesine göre çok daha iyi hizmetler yapmakta, yeterli mi, değil ama eskiye nazaran toplumla biraz daha barışmaya başlamış. 28 Şubat dönemindeki Diyanet reislerini de, uygulamalarını da gördük. O günkü ve bu günkü uygulamaları yan yana getirdiğimizde büyük bir gelişmenin olduğu görülüyor. Bunlar yeterli mi derseniz tabi ki yeterli değil, ellerindeki yüz binden fazla personelle sonuç alıcı adımlar atılabilir. Diyanetin müezzin ve imam kadrolarında da sıkıntı var, devlet memuru mantığını terk etmeleri lazım. Devlet memurluğu mantığıyla bir imamlık, bir müezzinlik görevi yapılmaz, yani memur mantığı ile günde 5 defa camiyi açıp, kapatırsanız sadece ezan saatlerinde bu doğru bir mantık değil. Doğrusu bulundukları konum kutsal ve halk tarafından takdir edilen bir vazifedir, imamların, müezzinlerin ve o düzeyde olanların halkın çok daha iyi şekilde dini bilgi edinmelerini sağlamak, çocuklara kuran dersi vermek, Peygamberimizi sevdirmek için daha fazla çaba ve gayret sarf etmeleri gerekir.” AHMET BEŞENK