Gazete başlıklarında bazı notlar dikkatimi çekti. Depremde keçi burcu’ndan dökülen taşlar 2 aydır yerine koyulmamış, bu fotoğrafı atınca keşke yıkılan yerin fotoğrafını atsaydınız daha inandırıcı olmazımıydı? Yeşil Sol Partiden Diyarbakır’da 3. Sırada aday gösterilirken, Gazeteci Cengiz Çavdar, ‘’İstanbul’dan aday gösterilsem bu kadar heyecanlanmazdım’’ Çavdar zaten İstanbul’dan aday gösterilseydi kazanamazdı, acaba Diyarbakır’ı ne kadar tanıyor ve Diyarbakır’a kaç defa gelmiş? Sayın Sezgin Tanrıkulu Diyarbakırlı olarak niçin geçen dönem Diyarbakır’dan aday olmadın, Diyarbakır şimdimi aklına geldi.İşte bunların hepsi siyasetin oyunlarıdır, adaylar kazanmak için mecburen dil dökecek, insanların gönlünü kazanmak için ellerinden geleni yapacak. Bu dönem 3 Ensarioğlu ailesi seçimlere katıldı ve yer buldu, Türkiye tarihinde ilk olacak herhalde. Galip Ensarioğlu Diyarbakır’da AK Partiden birinci sırada aday gösterilirken, Mehmet Salim Ensarioğlu ve oğlu Vejdin Ensarioğlu İstanbul’dan İYİ Partiden aday gösterildi.Rahmetli Nasrettin Hoca’nın bir hikâyesini anlatayım; Hoca bir davete gider günlük elbiseleriyle, kimse kıymet vermez ve oturması içinde yer vermez, Hoca eve gider kaftanını giyer kavuğunu takar ve tekrar o davete gider, içeri girer girmez herkes buyurun hocam diye kendine yer vermek için bayağı yarışa girerler, önlerine yemek gelir, yemeğin en kallavilisi hocanın önüne gelir, hoca kürkünün ucunu yemeğe tutar ye kürküm ye demeye başlar, oradakiler, ne yapıyorsun hocam deyince; Hoca ‘’Biraz evvel geldim kimse bana yer vermedi, kürkümü kovuğumu takıp gelince bana yer vermek için yarışa girdiniz, onun için bu saygınız bana değil kürküme olduğu için bende ye kürküm ye diyorum’’Siyasette, Türkiye için vatandaşlar için, çalışanlara bir diyeceğim yok, benim diyeceğim milletvekili olduktan sonra bu milletvekilliği sayesinde ceplerini kasalarını dolduranlaradır.Allah kazasız belasız bir seçim geçirmemizi nasip etsin, yapamayacağınız ve veremeyeceğiniz vaatler için söz vermeyin vatandaşlar artık uyanmış.   

HABERİ SİTEDEN OKU...