Diyarbakırlı Rojin Kabaiş'in şüpheli ölümü: İntihar mı, ihmal mi?
Van Barosu'ndan Avukat Medine Turantaylak, Rojin Kabaiş soruşturmasını Artı Gerçek'e değerlendirdi.
Van Barosu'ndan Avukat Medine Turantaylak, Rojin Kabaiş soruşturmasını Artı Gerçek'e değerlendirdi. Turantaylak,"Devlet kurumları, intihar gibi göstererek ihmallerin üstünü kapatmaya çalışıyor. Rojin'in intihar ettiğini söylemek doğru değil" dedi.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği birinci sınıf öğrencisi Rojin Kabaiş okula başladıktan üç gün sonra 27 Eylül akşamı Van Gölü sahilinde kayboldu. Rojin Kabaiş’in cesedi 18 gün sonra 15 Ekim’de, kaybolduğu yere 24 kilometre uzaklıktaki Mollakasım Köyü Sahili’nde bir yurttaşın ihbarıyla bulundu. İstanbul Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan otopsi raporunda Kabaiş'in ölüm nedeninin ‘suda boğulma’ olduğu belirtildi ancak boğulmanın hangi yollarla olduğu, ölümün intihar mı yoksa dışarıdan bir müdahale ile mi gerçekleştiği belirtilmedi. Van Barosu eksik hususların tamamlanması talebiyle rapora itiraz etti. Baro ayrıca Kabaiş'in telefon incelenmesini tamamlanarak taraflara iletilmesini talep etti.
Van Barosu Kadın Hakları Merkezinden Medine Turantaylak,25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü'ne Rojin Kabaiş soruşturmasındaki son durumu Artı Gerçek'e anlattı.
'ROJİN’İN ÖLÜMÜ ŞÜPHELİ, İNTİHAR ETTİĞİNİ SÖYLEMEK DOĞRU DEĞİL'
Rojin Kabaiş soruştumasında ve delillerin toplanmasınaki ihmallare dikkat çeken Van Barosu Kadın Hakları Merkezinden Medine Turantaylak, "Rojin Kabaiş’in ölümünün ilk günden bu yana yetkililer tarafından intihar gibi gösterilmeye çalışılmasının sebebinin idarenin kusurlarının örtbas edilmeye çalışılmasıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Soruşturmanın ilk gününden bu yana dosyayı takip ediyoruz. Kamuoyuna da yansıdığı üzere arama çalışmaları ve delilleri toplamada ihmaller oldu. Hızlanması gereken işlemlerde de geç kalındı. Aslında kamuoyuna intihar olarak lanse ettirilmesinin sebebi bu ihmallerin üstüne gidilmemesini istemeleridir. Kadınları korumak ve yaşam hakkını sağlamakla görevli olan ve bu konuda pozitif yükümlülüklerini yerine getirmeyen devlet ve kurumları, intihar gibi göstererek ihmaller zincirinin üstünü kapatmaya çalışıyor. Rojin’in öldürülüp öldürülmediğine ilişkin olarak kesin bir şey söylemek mümkün değil. Fakat olayın oluş şekli ve deliller bir arada değerlendirildiğinde ölümün şüpheli olduğunu söylemek mümkün. Bu haliyle dosyada Rojin’in intihar ettiğini söylemek doğru değil" dedi.
‘ÜNİVERSİTE YERLEŞKESİNDEKİ İHMALLER HÂLÂ GİDERİLMEDİ’
Rojin Kabaiş'in ölümünündeki en büyük nedenlerden biri olan üniversite yerleşkesindeki ihmallerin henüz giderilmediğine dikkat çeken Turantaylak, "Üniversite içerisindeki güvenlik ihmalleri elbette bütün öğrenciler için sorun oluşturuyor. Sınırda bulunan köy ile üniversite arasındaki güvenlik açığı bütün öğrenciler açısından tehlike arz ediyor. Buradan kolaylıkla kampüse giriş yapılması, beraberinde birçok sorun ortaya çıkarabilir. Rojin’in ölümünden sonraki süreçte de gerekli önlemler alınmadı. Köy ile kampüs arasındaki bölge hâlâ eskisi gibi, değişen hiçbir şey yok. Yine kampüs girişleri hâlâ sivillere de açık. Güvenlik girişlerinde aramalar yeterli düzeyde yapılmıyor. Bardakçı Köyü tarafında güvenlik önlemleri de henüz alınmış değil” dedi.
'GİZLİLİK KARARI NEDENİYLE BÜTÜN DELİLLERE ULAŞAMIYORUZ'
Dosyadaki gizlilik kararı nedeniyle bütün delillere ulaşamadıklarını belirten Turantaylak, "Dosyada kısıtlılık kararı bulunması nedeniyle bütün delillere erişimimiz mümkün değil. Sadece ilgili kanunun izin verdiği ölçüde belli delillere ulaşabiliyoruz. Dosya kapsamında hazırlanan otopsi raporunu alabildik. Aile, başsavcıyı ziyaret ettiğinde onlara kamera görüntüleri de gösterildi. Ailenin dosyaya erişimi de avukatlarla aynı sınırlandırmaya tabi" diye konuştu.
'ÜNİVERSİTE VE REKTÖR TEK BİR AÇIKLAMA DAHİ YAPMADI'
Rojin Kabaiş'in babası Nizamettin Kabaiş hem yurt yönetimi hem de üniversite hakkında şikayetçi olduğunu hatırlatan Turantaylak, "Rojin’in şüpheli ölümünün araştırıldığı soruşturma dosyasında üniversite ve yurt ile ilgili soruşturma devam ediyor. Yani buna ilişkin şikâyet de aynı dosya kapsamında soruşturuluyor. Üniversitenin de Rojin’in kaldığı yurt yönetimin de gerekli sorumluluğu aldığını düşünmüyorum. Ne üniversite ne de rektör bugüne kadar bu konuda tek bir açıklama dahi yapmadı. Üniversite ihmali olan bu olayda sessiz kalarak, kamuoyuna bir açıklama dahi yapmayarak, sorumluluktan kaçıyorlar. Yurt yönetimi, Rojin’in kayıp haberini Rojin’in ailesine bir gün sonra haber veriyor. Bu husus dahi tek başına, kurumların ne kadar ihmalkâr davrandığını gösteriyor” dedi.
'BAŞSAVCILIK BAROYLA İŞBİRLİĞİ YAPMIYOR'
Başsavcılığın Van Barosu ile işbirliği yapmadığını vurgulayan Turantaylak, "Kısıtlama kararı nedeniyle ilerleme var ya da yok diyemiyoruz. Dosyaya erişemediğimiz için ve başsavcılık bizimle işbirliği yapmadığı için bu konuda bilgi sahibi değiliz. Biz araştırılmasını istediğimiz hususlara ilişkin ayrıntılı yazılı talepte bulunduk. Savcılığın bu hususta neler yaptığını dahi bilmiyoruz. Dosyaya sunulan otopsi raporunda yer alan eksiklikler ve incelenmesini istediğimiz hususlarla ilgili talepte bulunduk" diye konuştu.
'OTOPSİ RAPORUNDA ESAS HUSUSLAR İNCELENMEMİŞ'
Adli Tıp Kurumu tarafından yeniden rapor hazırlanmasını talep ettiklerini ve Rojin’in telefonunun incelenmesini beklediklerini anlatan Turantaylak, "15 sayfalık otopsi raporu eksik incelemeyle hazırlanmış bir rapor. Şüpheyi güçlendirecek esas hususlar incelenmemiş. Sadece ölüm nedeni bildirilmiş fakat ölüm nedenine ilişkin de aydınlatıcı bir açıklama yapılmamış" dedi.
'DEVLET KADIN CİNAYETLERİNİ GÖRMEZDEN GELİYOR'
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümlerinin aydınlatılmadığına dikkat çeken Turantaylak, “Bu durum aslında devletin kadına şiddetle mücadele etmek istemediğinin göstergesi. Devlet tarafından yaşam hakkı dahi sağlanamayan kadınlar bir de cezasızlık politikasıyla mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Cezasızlık politikasından güç alan failler kadınları öldürmeye devam ediyor. Görmezden gelerek, bir sorun yokmuş gibi davranılsa da sadece ekim ayında 48 kadının öldürüldüğü bir ülkede açıkça bir cins kırımının olduğunu söylemek mümkün. Devlet pozitif yükümlülüklerini yerine getirerek kadınların öldürülmemesi ve özgürce yaşaması için gerekli tedbirleri almak zorunda. Bu tedbirleri almamak için de kadın cinayetleri görmezden geliniyor” diye konuştu.