Diyarbakır'ın Şah Damarı Dicle - (İhsan Özdemir'in Yazısı)
Oğullarına ve kızlarına, hayatında hiç görmediği nehrin adını verir insanlar
Oğullarına ve kızlarına, hayatında hiç görmediği nehrin adını verir insanlar. Bir bakın çevrenize; Meriç, Aras, Tuna, Ceyhun, Nil, Fırat ve elbette Dicle… Kimse çocuğunun adını Mezopotamya koymaz mesela, Belgrat veya Antep diye çağırmaz. Kars değil Aras, Diyarbakır değil Dicle’dir kimliğe yazılan.
Hava, su, toprak, ateş… Üzerinde yaşadığımız ekmeğiyle doyduğumuz ‘’toprak’’ken, biz ‘’suyu’’ neden bu kadar severiz? Denizlere, göllere, nehirlere aşkımız nereden gelir? Şehirleri bölüp iki yakaya ayırsa da, öfkelenip kabardığında evlerimizi yutsa da, kapılanları suyuna katıp kayıplara yazsa da biz niçin nehirleri kimlikleştiririz?
İki sebebi olmalı: Saflık ve sınırsızlık.
Temizlik, arı duru doğduğumuz günden sonra tekrar kavuşamadığımız bitmeyen özlemimiz… Öyle ya! Şehrin kirini, biteviye akan güzel yüzlü bir sudan daha fazla kim temizleyebilir?
Ve harita çizgilerinin yalancılığı en büyük kanıt, ülkeden ülkeye akan nehirler değil midir? Kimsenin pasaport soramadığı, hiçbir gücün önüne set koyamadığı nehir suları, tüm diplomasilere kafa tutar, alır başını, memleket akar. Dünyanın büyüklüğüne karşın dünyanın küçüklüğünü, insanoğlunu birbirine düşüren farklılıklara karşın insanoğlunun ayrılığını haber verirler.
Tıpkı, Elazığ’da göz elenmeye başlayıp
Diyarbakır’dan, Bismil, Batman, Hasankeyf, Cizre ve Musul’dan geçen Dicle Nehri gibi…
Suriye’yle Türkiye arasında doğal bir sınır hattı oluşturup, Bağdat’ı ikiye bölerek sevdiceği Fırat’a koşan Şattu’l-Arap bölgesinde Fırat’la kavuşup Basra Körfezi’nden sonsuz okyanuslara dolan Dicle Nehri gibi…
Dicle, ah! Diyarbakır’ın şah damarı, damarında akan kanı, bedenini boyayan rengi Dicle. Kenarında bir kurt kuzuyu yese hesabın Ömer’den sorulacağı Dicle. Kollarının uğradığı mezralarda kadınların Kürtçe, Türkçe, Suriyenice ve Arapça sohbetlerle çamaşır yıkadığı Dicle… Bayram arifelerinde sularına bırakılan mektuplarla Allah’a arz-ı hallerin yolladığı Dicle…