Bahçeli'nin 'Kürt sorunu yoktur' açıklamasına Tanrıkulu'ndan tepki
CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, MHP liderinin "Kürt sorunu yoktur" açıklamasına tepki gösterdi. Tanrıkulu "Kendilerine maliyetinin ne olduğunu, bir siyasi rant olup olmadığını ölçüyordur" diye konuştu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 22 Ekim'de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Abdullah Öcalan'a yönelik yaptığı çağrının yankıları sürüyor.
Bahçeli söz konusu açıklamasında “Terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin, TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün tamamen bittiğini haykırsın. Bu kararlılığı gösterirse umut hakkından yararlanmasının önü ardına kadar açılsın" ifadelerini kullanmıştı.
Bahçeli bugün paylaştığı 29 Ekim açıklamasında ise "Türkiye Cumhuriyeti'nin bir Kürt sorunu yoktur, asla da olmayacaktır" dedi.
MHP lideri Bahçeli'nin bu ifadelerine tepki geldi. CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu Halk TV yayınına katılarak gündemi değerlendirdi.
'KÜRT MESELESİ BİR SİYASİ RANT MESELESİ OLMAMALIDIR'
Tanrıkulu özetle şunları kaydetti:
"İki hafta önce kimsenin duymak istemediği bir şeyi söyleyeceksiniz aniden şaşırtacaksınız ve bütün bu süreci başka bir çıkmaza sokacaksınız. Türkiye'yi kutuplaştıracaksınız, aynı anda. Tamam mı? Yani ve bu süreçte az ilgili olan insanları bile sahanın diğer tarafına getireceksiniz bu söyleminizle. Kimseyle konuşmadan, danışmadan kendi seçmeninizi hazırlamadan, bu işten zarar görmüş insanlarla konuşmadan, travması olan insanlarla konuşmadan, duygularını almadan konuşacaksınız.
Sonra birden bire bugün de diyeceksiniz ki, Kürt sorunu yoktur. O zaman niye bunu söylediniz? Neden söylediniz? Neden el sıkıştınız? Neden şimdiye kadar sıkmadınız da 1 Ekim'de gittiniz el sıkıştınız? Neden yani? 1 Ekim'den önce niye el sıkmıyordunuz? Neden bir siyasi partinin kapatılmasını istiyordunuz? Sürgün edilmesini istiyordunuz? Para verilmesini, hazine yardımı kesilsin diyordunuz. Anayasa Mahkemesi'ni bu nedenlerle terörist ilan ediyordunuz. Ne oldu ki? Ne oldu ki 1 Ekim'de? Bu toplumun bir toplumsal barışa ihtiyacı var dediniz ve şimdi bu böyle bir sorun yoktur diyorsunuz. İşte eskiden daha beter ederiz diyorsunuz. Falan yani bu işte bakın yani eğer siyasetin dili bir bilime dönüşmüş çatışma çözümünde böyleyse yol anlamda zaten. O nedenle başından beri biz ihtiyatlı davranıyoruz. Samimiler mi değiller mi? Asıl bu işi götürmesi gereken Cumhurbaşkanı Adalet ve Kalkınma Partisi ne söylüyor? Bakın ne oldu?
Şunu yapıyorlar. İlk önce yani bir şey söylememesi gereken bir siyasal aktöre en söylememesi gereken şeyi söyletiyorlar. Sonra toplumu kutuplaştırıyorlar. Kamuoyu yoklamaları ellerine gidiyor. İşte artık böyle konuşma. Şimdi böyle konuş deniyor. Niye Erdoğan bir şey söylemedi bugüne kadar? Yani her şeye konuşan AK Parti sözcülerinden neden bu konuda bir şey söylemedi?
Eşyanın tabiatı gereği olarak yani iki ittifak ortağının Türkiye'nin bu en temel meselesi konusunda ne konuşacakları konusunda önceden anlaşıp konuşmadıklarını düşünebilir misiniz? Mutlaka konuşmuşlardır. Mutlaka Sayın Erdoğan çapraz bir biçimde kamuoyu yoklamalarıyla Sayın Bahçeli'nin sözlerinin ne anlama geldiğini, nasıl bir destek olup olmadığını, kendilerine maliyetinin ne olduğunu, bir siyasi rant olup olmadığını ölçüyordur. Ona göre bir siyasi nota belirleyecekler. Biz de hepsini söyledik bakın bunu samimiyetle söylüyorum. Türkiye'nin Kürt meselesi hiçbir siyasi parti bakımından bir siyasi rant meselesi olmamalıdır. Yani siyasetin önceliği kendi kendi başarısı olmamalıdır bu mesele konusunda."
BAHÇELİ NE DEDİ?
MHP lideri Bahçeli 29 Ekim mesajında özetle şu ifadelere yer verdi:
Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Kürt sorunu yoktur, asla da olmayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin etnik veya mezhebi bir ağırlığı ve açmazı da yoktur.
Var olan sorun bölücü terör sorunudur, kaldı ki bu ihanetin kökü muhakkak surette kazınacaktır.
Terör ve bölücülüğü sadece hayatımızdan değil, milli hafızadan da söküp atma hedefinden cayma, sapma ve savrulma söz konusu değildir.
Şayet buna direnç gösterilirse, eski usul mücadele stratejilerinden çok daha sert, seri ve şiddetli yöntemlerin devreye alınması mukadder hale gelmeli, hiç kimsenin de gözünün yaşına bakılmamalıdır.