Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Kanser Araştırma Fonu’nun 2018 rakamlarına göre, dünyada en sık görülen kanserlerin başında sırasıyla; akciğer, meme, bağırsak, prostat ve deri kanserleri geliyor. Türkiye’de kadınlarda meme, tiroit ve bağırsak kanserleri en sık görülen kanserler olarak sıralanırken; erkeklerde ise akciğer, prostat ve kolorektal kanserler başı çekiyor.
Uzmanlar Türkiye’de ve dünyada en sık görülen bu kanser türlerinin tanı ve tedavilerine ilişkin önemli bilgiler paylaştı.
İlk sırada akciğer kanseri geliyor
En sık görülen kanserler listesinde ilk sırada yer alan akciğer kanserinde, özellikle son yıllarda farkındalığın artması sayesinde, akciğer filmi ve bilgisayarlı tomografi gibi tanı yöntemlerinin belirtiler başlamadan, erkenden yapılabildiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent, “Akciğer kanseri sadece sigara içenlerde görülmüyor. Sigara kullanmayanlarda görülen akciğer kanseri bazı genetik mutasyonlara dayanıyor. Tedavilerde hedefe yönelik etkili ilaçlar ve immünoterapi kullanılabiliyor. Bugün Türkiye'de herkes sigarayı bıraksa, bunun akciğer kanserinin görülme sıklığına pozitif etkisini en erken 20 yıl sonra görebileceğiz. Yani ülkece bugün sigarayı bırakmamız, 10 yıl sonra bile akciğer kanserini en sık görülen kanser olarak o koltuktan indirmeye yetmiyor. Fakat buradan şunu anlamalıyız ki, sigara akciğer kanserinde oldukça etkili bir risk faktörü ve açık açık geleceğimizi çalıyor” dedi.
Farkındalığı en yüksek kanser türü meme kanseri
Tüm kanser türleri içinde farkındalığı en yüksek olanın tartışmasız meme kanseri olduğunu belirten Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent, “Bunda da farkındalığın yükselmesinde, televizyondaki sağlık programlarının, çeşitli kanser derneklerinin halka yönelik yaptığı bilgilendirme yayınlarının ve Anadolu Sağlık Merkezi'nin öncülük ettiği ‘Pembe Top Sahada’ gibi sosyal sorumluluk projelerinin rolü çok büyük” şeklinde konuştu. Meme kanserinin kemoterapiye oldukça duyarlı bir hastalık olduğunu vurgulayan Prof. Üskent, “Yeni geliştirilen tedavi seçenekleriyle başarı oranları da arttı. Hedefe yönelik ilaç ve tedavilerle metastatik ileri evre kanserlerde bile daha iyi kontroller sağlanabiliyor. İmmünoterapi de meme kanserinde daha çok uygulama alanı bulmaya başladı. Bu yöntemlerle organizmanın bağışıklık sisteminin kanser hücresini daha iyi tanıması ve kanser hücresini ortadan kaldırması hedefleniyor. Hormona duyarlı kanserlerde hormon tedavisinden sonra buna direnç gelişen hastalar da artık şanslı. Bu direnci kırmak için hücre döngüsüne etkili olan bazı moleküller artık hormon tedavileri ile birlikte verilebiliyor” açıklamasında bulundu.
Kadınlarda meme kanserinden bahsederken, Türkiye’de en sık görülen jinekolojik kanserlere de göz atmakta yarar olduğunu dile getiren Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Hastalıkları, Doğum ve Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Murat Dede, “Görülme sıklığı açısından ilk sırada rahim içi kanseri gelirken, onu sırayla yumurtalık kanseri ve rahim ağzı kanseri izliyor. Rahim ağzı kanseri dünyada da en sık görülen kadın kanserlerinden biri. Ülkemizde sık görülmesinin temelinde; kadınların utanma, çekinme gibi nedenlerle taramalara gitmemeleri ve aşılanmamaları var” dedi. Rahim ağzı kanseri için başvurmuş kadınların yüzde 50’sinden fazlasının son beş yıl içinde taramaya gelmediğini vurgulayan Prof. Dr. Murat Dede, “Aslında şanslı olduğumuz kanserlerden biri, çünkü muayene için kolay ulaşılabilir bir organ üzerinde ortaya çıkıyor. Görülme sıklığını ise, korunmaya yönelik önlemlerle (tarama programı, HPV aşıları…) düşürmek mümkün” dedi.
Kolorektal kanserler kadınlarda ve erkeklerde üçüncü sırada
Dünyada en sık görülen kanser türleri listesinde kadın ve erkeklerde üçüncü sırasında bağırsak kanserlerinin görüldüğünü hatırlatan Anadolu Sağlık Merkezi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Melih Özel, “Son dönemde farkındalığın artması, tarama, tetkik yöntemlerinin daha etkin kullanılması, kolonoskopinin daha konforlu yapılması ve pek çok kişinin yapılmasından kaçtığı bir tetkiki daha kolay kabullenmeleri artık kanserlerin daha erken evrede yakalanmalarına olanak sağlıyor. Ayrıca endoskopik yöntemlerle tümörlerin tedavi edilebilmesi bağlamında da büyük gelişmeler var” şeklinde konuştu.
Tedavide elde edilen başarının bir diğer nedeninin de cerrahi alandaki gelişmeler olduğunu dile getiren Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Kemal Raşa, “2000’li yılların başından itibaren kolorektal kanserlerin tedavisinde minimal invazif yöntemler kullanılmaya başlandı. Laparoskopik cerrahinin onkolojik sonuçlarının açık cerrahiden daha iyi olduğu görüldü. Yaşam kalitesi parametreleri açısından da daha iyi sonuçlar alındı. Bu iyi sonuçlar robotik cerrahinin kullanılmasını da cesaretlendirdi. Günümüzde hem kanser cerrahisi hem de hasta konforu açısından, özellikle de rektum kanserlerinde en iyi alternatifin robotik cerrahi olduğunu söyleyebiliriz” açıklamasında bulundu.
Dördüncü sırada prostat kanseri geliyor
Listenin dördüncü sırasında ise erkeklere özgü bir kanser olan prostat kanserinin geldiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Üroloji Uzmanı ve Üroonkoloji Merkezi Direktörü Prof. Dr. Cemil Uygur, “Türkiye’deki istatistiklere göre de ikinci sırada. Özellikle 40’lı yaşlardan itibaren prostat büyümesi sorunu yaşayan erkeklerde, bunun kansere dönüşme ihtimaliyle ilgili endişeler olabiliyor. Hastalar çoğunlukla idrar akımının zayıflaması, sık sık tuvalete gitme isteği, tuvalette tam boşaltım yapamama, gece idrar sıkıştırmasıyla uykudan uyanma şikayetleriyle hekime başvuruyor. Prostat kanserinde genel olarak geç dönemde ortaya çıkan şikayetler idrar sıklığında artış, idrar akımında zayıflama, idrar yapamama hali, kesik kesik idrar yapma, idrar yaparken ağrı / yanma hissi ve idrarda kan görülmesi şeklinde oluyor. Hastalığın prostat dışında kemiklere de yayılmış olması durumunda ise kemik ağrıları, özellikle de sırt bölgesinde, kalça, bacaklar ve kaburgalarda ortaya çıkabiliyor” dedi.
Prostat kanseri tanısının elle muayene ile prostat kontrolü ve kanda PSA incelemesinden oluştuğunu belirten Prof. Dr. Cemil Uygur, “Eğer bu incelemelerin sonucunda bir risk olduğu düşünülürse, prostat biyopsisi alınarak araştırma tamamlanıyor. Klasik biyopsi yönteminden farklı olarak günümüzde, gelişmiş MR görüntülerini gerçek zamanlı ultrason görüntüleriyle birleştiren MR-TRUS Füzyon yöntemi, tekrarlayan biyopsileri de ortadan kaldırıyor. Bu yöntemle, prostatın üç boyutlu haritası çıkarılıyor ve robot yardımıyla biyopsi iğnesi doğrudan kanser şüphesi olan odaklara yönlendiriliyor. Cerrahi tedavide özellikle, geleceğin cerrahisi olarak adlandırılan robotik cerrahi yöntemiyle 12 kat büyütülen ve üç boyutlu sağlanan görüntü, birçok yönde hareket edebilen mikro aletlerle yapılıyor. Dolayısıyla yüksek çözünürlüklü ve 7 derece hareket edebilen enstrümanlar yardımıyla robotik prostatektomide kanserli prostat dokusu daha net görülüp temizlenebiliyor” açıklamasında bulundu.
Deri kanseri görülme sıklığı her yıl artıyor
Listenin beşinci sırasında yer alan deri kanserinin rakamlara göre son 20 yılda her yıl bir önceki yıla kıyasla yüzde 4 oranında arttığına dikkat çeken Anadolu Sağlık Merkezi Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Coşkun Acay, “Bunun başlıca nedenleri arasında; farkındalığın ve erken tanı yöntemlerinin artmasıyla daha fazla hasta tanısı, ozon tabakasının incelmesi, güneş altında veya tenin bronzlaşması amacıyla ultraviyole ışınlarına maruz kalma ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olan kronik böbrek yetmezliği ile AIDS gibi hastalıklardaki artışlar sayılabilir. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi deri kanserlerinin tedavisinin başarısı da erken tanıya bağlı. Bu noktada kişilerin vücudunu iyi bir şekilde gözlemlemeleri ve belirli aralıklarla hekim muayenesi oldukça önemli. Genel olarak altı ay içinde iyileşmeyen bir cilt lezyonu ortaya çıkması ya da mevcut bir benin değişmeye başlaması durumunda mutlaka hekiminize başvurmayı ihmal etmeyin. Deri kanserlerinin büyük bir kısmı plastik cerrahlar ya da dermatologlar tarafından cerrahi yöntemlerle çıkarılarak tedavi ediliyor. Günümüzde ayrıca; kriyoterapi (dondurarak tedavi), elektrodiseksiyon (koter ile yakarak tedavi), radyoterapi, topikal kemoterapi, sistemik kemoterapi ve immünoterapi gibi tedaviler de kullanılıyor” dedi. (HABER MERKEZİ)
Uzmanlar Türkiye’de ve dünyada en sık görülen bu kanser türlerinin tanı ve tedavilerine ilişkin önemli bilgiler paylaştı.
İlk sırada akciğer kanseri geliyor
En sık görülen kanserler listesinde ilk sırada yer alan akciğer kanserinde, özellikle son yıllarda farkındalığın artması sayesinde, akciğer filmi ve bilgisayarlı tomografi gibi tanı yöntemlerinin belirtiler başlamadan, erkenden yapılabildiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent, “Akciğer kanseri sadece sigara içenlerde görülmüyor. Sigara kullanmayanlarda görülen akciğer kanseri bazı genetik mutasyonlara dayanıyor. Tedavilerde hedefe yönelik etkili ilaçlar ve immünoterapi kullanılabiliyor. Bugün Türkiye'de herkes sigarayı bıraksa, bunun akciğer kanserinin görülme sıklığına pozitif etkisini en erken 20 yıl sonra görebileceğiz. Yani ülkece bugün sigarayı bırakmamız, 10 yıl sonra bile akciğer kanserini en sık görülen kanser olarak o koltuktan indirmeye yetmiyor. Fakat buradan şunu anlamalıyız ki, sigara akciğer kanserinde oldukça etkili bir risk faktörü ve açık açık geleceğimizi çalıyor” dedi.
Farkındalığı en yüksek kanser türü meme kanseri
Tüm kanser türleri içinde farkındalığı en yüksek olanın tartışmasız meme kanseri olduğunu belirten Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent, “Bunda da farkındalığın yükselmesinde, televizyondaki sağlık programlarının, çeşitli kanser derneklerinin halka yönelik yaptığı bilgilendirme yayınlarının ve Anadolu Sağlık Merkezi'nin öncülük ettiği ‘Pembe Top Sahada’ gibi sosyal sorumluluk projelerinin rolü çok büyük” şeklinde konuştu. Meme kanserinin kemoterapiye oldukça duyarlı bir hastalık olduğunu vurgulayan Prof. Üskent, “Yeni geliştirilen tedavi seçenekleriyle başarı oranları da arttı. Hedefe yönelik ilaç ve tedavilerle metastatik ileri evre kanserlerde bile daha iyi kontroller sağlanabiliyor. İmmünoterapi de meme kanserinde daha çok uygulama alanı bulmaya başladı. Bu yöntemlerle organizmanın bağışıklık sisteminin kanser hücresini daha iyi tanıması ve kanser hücresini ortadan kaldırması hedefleniyor. Hormona duyarlı kanserlerde hormon tedavisinden sonra buna direnç gelişen hastalar da artık şanslı. Bu direnci kırmak için hücre döngüsüne etkili olan bazı moleküller artık hormon tedavileri ile birlikte verilebiliyor” açıklamasında bulundu.
Kadınlarda meme kanserinden bahsederken, Türkiye’de en sık görülen jinekolojik kanserlere de göz atmakta yarar olduğunu dile getiren Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Hastalıkları, Doğum ve Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Murat Dede, “Görülme sıklığı açısından ilk sırada rahim içi kanseri gelirken, onu sırayla yumurtalık kanseri ve rahim ağzı kanseri izliyor. Rahim ağzı kanseri dünyada da en sık görülen kadın kanserlerinden biri. Ülkemizde sık görülmesinin temelinde; kadınların utanma, çekinme gibi nedenlerle taramalara gitmemeleri ve aşılanmamaları var” dedi. Rahim ağzı kanseri için başvurmuş kadınların yüzde 50’sinden fazlasının son beş yıl içinde taramaya gelmediğini vurgulayan Prof. Dr. Murat Dede, “Aslında şanslı olduğumuz kanserlerden biri, çünkü muayene için kolay ulaşılabilir bir organ üzerinde ortaya çıkıyor. Görülme sıklığını ise, korunmaya yönelik önlemlerle (tarama programı, HPV aşıları…) düşürmek mümkün” dedi.
Kolorektal kanserler kadınlarda ve erkeklerde üçüncü sırada
Dünyada en sık görülen kanser türleri listesinde kadın ve erkeklerde üçüncü sırasında bağırsak kanserlerinin görüldüğünü hatırlatan Anadolu Sağlık Merkezi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Melih Özel, “Son dönemde farkındalığın artması, tarama, tetkik yöntemlerinin daha etkin kullanılması, kolonoskopinin daha konforlu yapılması ve pek çok kişinin yapılmasından kaçtığı bir tetkiki daha kolay kabullenmeleri artık kanserlerin daha erken evrede yakalanmalarına olanak sağlıyor. Ayrıca endoskopik yöntemlerle tümörlerin tedavi edilebilmesi bağlamında da büyük gelişmeler var” şeklinde konuştu.
Tedavide elde edilen başarının bir diğer nedeninin de cerrahi alandaki gelişmeler olduğunu dile getiren Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Kemal Raşa, “2000’li yılların başından itibaren kolorektal kanserlerin tedavisinde minimal invazif yöntemler kullanılmaya başlandı. Laparoskopik cerrahinin onkolojik sonuçlarının açık cerrahiden daha iyi olduğu görüldü. Yaşam kalitesi parametreleri açısından da daha iyi sonuçlar alındı. Bu iyi sonuçlar robotik cerrahinin kullanılmasını da cesaretlendirdi. Günümüzde hem kanser cerrahisi hem de hasta konforu açısından, özellikle de rektum kanserlerinde en iyi alternatifin robotik cerrahi olduğunu söyleyebiliriz” açıklamasında bulundu.
Dördüncü sırada prostat kanseri geliyor
Listenin dördüncü sırasında ise erkeklere özgü bir kanser olan prostat kanserinin geldiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Üroloji Uzmanı ve Üroonkoloji Merkezi Direktörü Prof. Dr. Cemil Uygur, “Türkiye’deki istatistiklere göre de ikinci sırada. Özellikle 40’lı yaşlardan itibaren prostat büyümesi sorunu yaşayan erkeklerde, bunun kansere dönüşme ihtimaliyle ilgili endişeler olabiliyor. Hastalar çoğunlukla idrar akımının zayıflaması, sık sık tuvalete gitme isteği, tuvalette tam boşaltım yapamama, gece idrar sıkıştırmasıyla uykudan uyanma şikayetleriyle hekime başvuruyor. Prostat kanserinde genel olarak geç dönemde ortaya çıkan şikayetler idrar sıklığında artış, idrar akımında zayıflama, idrar yapamama hali, kesik kesik idrar yapma, idrar yaparken ağrı / yanma hissi ve idrarda kan görülmesi şeklinde oluyor. Hastalığın prostat dışında kemiklere de yayılmış olması durumunda ise kemik ağrıları, özellikle de sırt bölgesinde, kalça, bacaklar ve kaburgalarda ortaya çıkabiliyor” dedi.
Prostat kanseri tanısının elle muayene ile prostat kontrolü ve kanda PSA incelemesinden oluştuğunu belirten Prof. Dr. Cemil Uygur, “Eğer bu incelemelerin sonucunda bir risk olduğu düşünülürse, prostat biyopsisi alınarak araştırma tamamlanıyor. Klasik biyopsi yönteminden farklı olarak günümüzde, gelişmiş MR görüntülerini gerçek zamanlı ultrason görüntüleriyle birleştiren MR-TRUS Füzyon yöntemi, tekrarlayan biyopsileri de ortadan kaldırıyor. Bu yöntemle, prostatın üç boyutlu haritası çıkarılıyor ve robot yardımıyla biyopsi iğnesi doğrudan kanser şüphesi olan odaklara yönlendiriliyor. Cerrahi tedavide özellikle, geleceğin cerrahisi olarak adlandırılan robotik cerrahi yöntemiyle 12 kat büyütülen ve üç boyutlu sağlanan görüntü, birçok yönde hareket edebilen mikro aletlerle yapılıyor. Dolayısıyla yüksek çözünürlüklü ve 7 derece hareket edebilen enstrümanlar yardımıyla robotik prostatektomide kanserli prostat dokusu daha net görülüp temizlenebiliyor” açıklamasında bulundu.
Deri kanseri görülme sıklığı her yıl artıyor
Listenin beşinci sırasında yer alan deri kanserinin rakamlara göre son 20 yılda her yıl bir önceki yıla kıyasla yüzde 4 oranında arttığına dikkat çeken Anadolu Sağlık Merkezi Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Coşkun Acay, “Bunun başlıca nedenleri arasında; farkındalığın ve erken tanı yöntemlerinin artmasıyla daha fazla hasta tanısı, ozon tabakasının incelmesi, güneş altında veya tenin bronzlaşması amacıyla ultraviyole ışınlarına maruz kalma ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olan kronik böbrek yetmezliği ile AIDS gibi hastalıklardaki artışlar sayılabilir. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi deri kanserlerinin tedavisinin başarısı da erken tanıya bağlı. Bu noktada kişilerin vücudunu iyi bir şekilde gözlemlemeleri ve belirli aralıklarla hekim muayenesi oldukça önemli. Genel olarak altı ay içinde iyileşmeyen bir cilt lezyonu ortaya çıkması ya da mevcut bir benin değişmeye başlaması durumunda mutlaka hekiminize başvurmayı ihmal etmeyin. Deri kanserlerinin büyük bir kısmı plastik cerrahlar ya da dermatologlar tarafından cerrahi yöntemlerle çıkarılarak tedavi ediliyor. Günümüzde ayrıca; kriyoterapi (dondurarak tedavi), elektrodiseksiyon (koter ile yakarak tedavi), radyoterapi, topikal kemoterapi, sistemik kemoterapi ve immünoterapi gibi tedaviler de kullanılıyor” dedi. (HABER MERKEZİ)